English    Türkçe    فارسی   

5
533-542

  • Ululuk, ululuk ıssı Allah’nın elbisesidir. Kim onu giymeye kalkışırsa vebale girer.
  • هست الوهیت ردای ذوالجلال  ** هر که در پوشد برو گردد وبال 
  • Taç onundur, kemer bizim. Vay haddini aşana!
  • تاج از آن اوست آن ما کمر  ** وای او کز حد خود دارد گذر 
  • Bu tavusluk kanadı, sana bir sınamadır. Buna kapıldın mı Allah’ya ortak olmaya, onun gibi noksan sıfatlardan arı olduğunu davaya kalkışırsın. 535
  • فتنه‌ی تست این پر طاووسیت  ** که اشتراکت باید و قدوسیت 
  • Hakimin birinin, gagasıyla güzelim kanatlarını yolup atan ve bedenini kel ve çirkin bir hale koyan tavus kuşunu görüp hayretle “Kendine acımıyor musun?” demesi, tavus kuşunun “Acıyorum ama bence can, kanattan daha değerlidir. Bu kanatsa benim can düşmanımdır” diye cevap vermesi
  • قصه‌ی آن حکیم کی دید طاوسی را کی پر زیبای خود را می‌کند به منقار و می‌انداخت و تن خود را کل و زشت می‌کرد از تعجب پرسید کی دریغت نمی‌آید گفت می‌آید اما پیش من جان از پر عزیزتر است و این پر عدوی جان منست 
  • Bir tavus kuşu, ovada kanatlarını yolmaktaydı. Hakimin biri gezmeye çıkmıştı.
  • پر خود می‌کند طاوسی به دشت  ** یک حکیمی رفته بود آنجا بگشت 
  • Onu görüp dedi ki: Ey tavus böyle güzelim kanatları nasıl oluyor da kökünden yolup atıyorsun? Hiç acımıyor musun?
  • گفت طاوسا چنین پر سنی  ** بی‌دریغ از بیخ چون برمی‌کنی 
  • Bu süsü koparıp balçığa atmana gönlün nasıl razı oluyor?
  • خود دلت چون می‌دهد تا این حلل  ** بر کنی اندازیش اندر وحل 
  • Hafızlar o tüyleri beğendiklerinden alıp mushafların arasına koyuyorlar.
  • هر پرت را از عزیزی و پسند  ** حافظان در طی مصحف می‌نهند 
  • Halk, havalanmak için tüylerinden yelpazeler yapıyorlar. 540
  • بهر تحریک هوای سودمند  ** از پر تو بادبیزن می‌کنند 
  • Bu ne nankörlük bu ne cüret! Bilmiyor musun ki nakkaşın kim?
  • این چه ناشکری و چه بی‌باکیست  ** تو نمی‌دانی که نقاشش کیست 
  • Yahut da biliyor da nazlanıyor; mahsustan o süsleri yoluyorsun.
  • یا همی‌دانی و نازی می‌کنی  ** قاصدا قلع طرازی می‌کنی