English    Türkçe    فارسی   

5
73-82

  • Padişahın can suyu tatlıysa bütün ırmaklar tatlı suyla dolar.
  • که رعیت دین شه دارند و بس  ** این چنین فرمود سلطان عبس 
  • Çünkü halk, padişahlarının dinindedir, o “abese” suresinin padişahı böyle buyurmuştur.
  • هر یکی یاری یکی مهمان گزید  ** در میان یک زفت بود و بی‌ندید 
  • Her dost bir konuk seçti, konukların arasında pek iri ve misli görülmemiş biri vardı. 75
  • جشم ضخمی داشت کس او را نبرد  ** ماند در مسجد چو اندر جام درد 
  • Öyle iriydi ki kimse onu götürmeye cesaret edemedi. Kadehteki posa ve tortu gibi o da mescitte kalakaldı.
  • مصطفی بردش چو وا ماند از همه  ** هفت بز بد شیرده اندر رمه 
  • O herkesten arda kalınca Mustafa, alıp götürdü. Sürüde yedi tane süt verir keçi vardı.
  • که مقیم خانه بودندی بزان  ** بهر دوشیدن برای وقت خوان 
  • Keçiler yemek zamanı, sağılmak üzere eve gelmişlerdi. O kıtlık babası Oğuz oğlu Uc, ekmeği de yedi, yemeği de. O yedi keçinin sütünü de sildi süpürdü.
  • نان و آش و شیر آن هر هفت بز  ** خورد آن بوقحط عوج ابن غز 
  • Ev halkı, hep o keçilerin sütünü umuyordu. Bu yüzden hepsi de kızdılar.
  • جمله اهل بیت خشم‌آلو شدند  ** که همه در شیر بز طامع بدند 
  • O bedavacı herif, midesini davula çevirdi, yalnız başına on sekiz adamın yiyeceğini yedi bitirdi. 80
  • معده طبلی‌خوار هم‌چون طبل کرد  ** قسم هژده آدمی تنها بخورد 
  • Yatacağı zaman odaya girdi. Halayık da kızgınlıkla kapıyı kapadı.
  • وقت خفتن رفت و در حجره نشست  ** پس کنیزک از غضب در را ببست 
  • Dışarıdan zincirini sürdü, bağladı. Ona pek kızmış ondan pek dertlenmişti.
  • از برون زنجیر در را در فکند  ** که ازو بد خشمگین و دردمند