English    Türkçe    فارسی   

5
833-842

  • Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı.
  • آهوی را کرد صیادی شکار  ** اندر آخر کردش آن بی‌زینهار 
  • Ahır, öküzlerle, eşeklerle doluydu. O herif de ceylanı, zalimler gibi bu ahıra hapsetti.
  • آخری را پر ز گاوان و خران  ** حبس آهو کرد چون استمگران 
  • Ceylan, ürkekliğinden her yana kaçmakta idi. Avcı, geceleyin eşeklere saman veriyordu. 835
  • آهو از وحشت به هر سو می‌گریخت  ** او به پیش آن خران شب کاه ریخت 
  • Her öküz, her eşek, açlığından samanı şeker gibi yiyor, şekerden de hoş buluyordu.
  • از مجاعت و اشتها هر گاو و خر  ** کاه را می‌خورد خوشتر از شکر 
  • Ceylan, gah bir yandan bir yana kaçıyor, gah tozdan, dumandan yüzünü çeviriyordu.
  • گاه آهو می‌رمید از سو به سو  ** گه ز دود و گرد که می‌تافت رو 
  • Kimi, zıddı ile bir araya koyarlarsa onu, ölüm azabına uğratmış olurlar.
  • هرکرا با ضد خود بگذاشتند  ** آن عقوبت را چو مرگ انگاشتند 
  • Süleyman da Hüthüt, gitmeye mecbur olduğuna dair kabul edilebilecek bir özür getirmezse,
  • تا سلیمان گفت که آن هدهد اگر  ** هجر را عذری نگوید معتبر 
  • Ya onu öldürürüm yahut da sayıya gelmez bir azaba uğratırım demişti. 840
  • بکشمش یا خود دهم او را عذاب  ** یک عذاب سخت بیرون از حساب 
  • Ey güvenilir kişi, düşün, o azap hangi azap? Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese kapatılmak!
  • هان کدامست آن عذاب این معتمد  ** در قفص بودن به غیر جنس خود 
  • Ey insan, bu kafeste azap içindesin. Can kuşun, seninle cins olmayanlara tutulmuş.
  • زین بدن اندر عذابی ای بشر  ** مرغ روحت بسته با جنسی دگر