English    Türkçe    فارسی   

5
992-1001

  • Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
  • قانعی با دانش آموخته  ** در چراغ غیر چشم افروخته 
  • O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
  • او چراغ خویش برباید که تا  ** تو بدانی مستعیری نی‌فتا 
  • Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
  • گر تو کردی شکر و سعی مجتهد  ** غم مخور که صد چنان بازت دهد 
  • Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır. 995
  • ور نکردی شکر اکنون خون گری  ** که شدست آن حسن از کافر بری 
  • Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
  • امة الکفران اضل اعمالهم  ** امة الایمان اصلح بالهم 
  • Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
  • گم شد از بی‌شکر خوبی و هنر  ** که دگر هرگز نبیند زان اثر 
  • Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
  • خویشی و بی‌خویشی و سکر وداد  ** رفت زان سان که نیاردشان به یاد 
  • Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
  • که اضل اعمالهم ای کافران  ** جستن کامست از هر کام‌ران 
  • Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır. 1000
  • جز ز اهل شکر و اصحاب وفا  ** که مریشان راست دولت در قفا 
  • Elden giden devlet, nereden kuvvet verecek? İnsana kuvvet ve kudret, gelecek devletten gelir.
  • دولت رفته کجا قوت دهد  ** دولت آینده خاصیت دهد