English    Türkçe    فارسی   

6
1045-1054

  • Fakat bedava buldun da ucuz verdin. Hokkayı açıp da içindeki inciyi görmedin. 1045
  • سهل دادی زانک ارزان یافتی  ** در ندیدی حقه را نشکافتی 
  • Cahilliğinden üstü kapalın okkayı verdin, yakında görürsün sen ne zarara girdin!
  • حقه سربسته جهل تو بداد  ** زود بینی که چه غبنت اوفتاد 
  • Lâl dolu hokkayı yele verdin. Zenci gibi kara yüzlü oluşuna da seviniyorsun.
  • حقه‌ی پر لعل را دادی به باد  ** هم‌چو زنگی در سیه‌رویی تو شاد 
  • Sonunda çok eyvah dersin. Hiçbir kimse bahtı, devleti satar mı?
  • عاقبت وا حسرتا گویی بسی  ** بخت ودولت را فروشد خود کسی 
  • Baht sana köle elbiselerini bürünmüş de gelmişti. Fakat talihsiz gözün, zâhirden başka bir şey görmedi ki.
  • بخت با جامه‌ی غلامانه رسید  ** چشم بدبختت به جز ظاهر ندید 
  • O sana kulluğunu gösterdi, fakat çirkin huyun onunla hileye, düzene girişti. 1050
  • او نمودت بندگی خویشتن  ** خوی زشتت کرد با او مکر و فن 
  • A herzevekil bu bedeni ak, gönlü kara köleyi puta taparcasına al bakalım.
  • این سیه‌اسرار تن‌اسپید را  ** بت‌پرستانه بگیر ای ژاژخا 
  • Bu senin, o da benim. İkimiz kârlıyız a kâfir. Senin dinin senin, benimki benim!
  • این ترا و آن مرا بردیم سود  ** هین لکم دین ولی دین ای جهود 
  • Puta tapanların lâyığı budur zaten. Çulu atlas olur atı sopa.
  • خود سزای بت‌پرستان این بود  ** جلش اطلس اسپ او چوبین بود 
  • Kâfirlerin mezarı gibi dumanla ateşle doludur içi, fakat dışarısı yüzlerce nakışla, ziynetle bezenmiştir.
  • هم‌چو گور کافران پر دود و نار  ** وز برون بر بسته صد نقش و نگار