English    Türkçe    فارسی   

6
1127-1136

  • Allah Kelim’i Musa gibi hızlı hızlı gider, bir kilim gibi Bahreyn’e kadar varır, yayılır.
  • گرم‌رو چون جسم موسی کلیم  ** تا به بحرینش چو پهنای گلیم 
  • Musa’nın gittiği yol, tam yedi yüz yıllık yoldu, o sevda ile bu kadar uzun yolu aştı.
  • هست هفصدساله راه آن حقب  ** که بکرد او عزم در سیران حب 
  • Bedenindeki gidiş gayreti bu kadardı. Canındaki gayretse ta İlliyn’e değdi.
  • همت سیر تنش چون این بود  ** سیر جانش تا به علیین بود 
  • İyi biniciler, birbirlerini geçmek için atlarını sürdüler. Karınları şiş battallarsa ahırda kala kaldılar. 1130
  • شهسواران در سباقت تاختند  ** خربطان در پایگه انداختند 
  • Örnek
  • مثل 
  • Hani bir kervan bir köye gelip çatmış, orada açık bir kapı görmüştü.
  • آن‌چنان که کاروانی می‌رسید  ** در دهی آمد دری را باز دید 
  • Kervan halkından biri bu kocakarı soğuğunda eşyamızı buraya atalım, birkaç gün burada kalalım dedi.
  • آن یکی گفت اندرین برد العجوز  ** تا بیندازیم اینجا چند روز 
  • İçeriden bir ses geldi: Hayır ,neyiniz varsa önce dışarıya bırakın da ondan sonra içeri girin.
  • بانگ آمد نه بینداز از برون  ** وانگهانی اندر آ تو اندرون 
  • Atılması gereken ne varsa dışarıya at da öyle gel. Onlarla içeriye girmeye kalkışma ki bu meclis pek yüce bir meclistir.
  • هم برون افکن هر آنچ افکندنیست  ** در میا با آن کای ن مجلس سنیست 
  • Hilâl, gönlü üstat, ruhu aydın bir zattı. İnanmış bir adamın kuluydu, ona seyislik etmekteydi. 1135
  • بد هلال استاددل جان‌روشنی  ** سایس و بنده‌ی امیری مومنی 
  • Ahırda seyislik ediyordu, ay, kuldu, köleydi ama hakikatte padişahlar padişahıydı.
  • سایسی کردی در آخر آن غلام  ** لیک سلطان سلاطین بنده نام