English    Türkçe    فارسی   

6
1349-1358

  • Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
  • گر سعیدی از مناره اوفتید  ** بادش اندر جامه افتاد و رهید 
  • Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya? 1350
  • چون یقینت نیست آن بخت ای حسن  ** تو چرا بر باد دادی خویشتن 
  • Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
  • زین مناره صد هزاران هم‌چو عاد  ** در فتادند و سر و سر باد داد 
  • Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.
  • سرنگون افتادگان را زین منار  ** می‌نگر تو صد هزار اندر هزار 
  • İp üstünde oynamayı bilmiyorsan ayaklarına şükret, yeryüzünde yürü.
  • تو رسن‌بازی نمیدانی یقین  ** شکر پاها گوی و می‌رو بر زمین 
  • Kendine kâğıttan kanat yapıp dağdan uçmaya kalkışma. Bu sevdada niceler başından oldu.
  • پر مساز از کاغذ و از که مپر  ** که در آن سودا بسی رفتست سر 
  • O sofi, kızgınlıktan ateşlendi, ateşe döndü ama işin sonuna göz attı. 1355
  • گرچه آن صوفی پر آتش شد ز خشم  ** لیک او بر عاقبت انداخت چشم 
  • Taneyi almayan ve tuzağı gören kişi, ilk saftan adım atar atmaz durur, ileri gitmez.
  • اول صف بر کسی ماندم به کام  ** کو نگیرد دانه بیند بند دام 
  • İşin sonunu gören gözlere ne mutlu. Onlar, bedenin bozulup çürüyüşünü görürler.
  • حبذا دو چشم پایان بین راد  ** که نگه دارند تن را از فساد 
  • Ahmed’in gözü de onu görmüş, cehennemi buradayken kıldan kıla seyretmişti.
  • آن ز پایان‌دید احمد بود کو  ** دید دوزخ را همین‌جا مو به مو