English    Türkçe    فارسی   

6
1568-1577

  • Kadı kızınca sofi, hey dedi. Şüphe yok ki senin hükmün adalettir, azgınlık değil.
  • گشت قاضی طیره صوفی گفت هی  ** حکم تو عدلست لاشپک نیست غی 
  • Ey din şeyhi, ey emin adam! Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine nasıl hükmediyorsun?
  • آنچ نپسندی به خود ای شیخ دین  ** چون پسندی بر برادر ای امین 
  • Bilmiyor musun ki benim için kuyu kazarsan nihayet kendin düşersin. 1570
  • این ندانی که می من چه کنی  ** هم در آن چه عاقبت خود افکنی 
  • “Kim kardeşine kuyu kazarsa kendi düşer” hadisini okumadın mı? Okuduysan a babasının kuzusu önce o hükme sen uy.
  • من حفر برا نخواندی از خبر  ** آنچ خواندی کن عمل جان پدر 
  • Kafana bir sille inmesine sebep olan şu tek hükmün yok mu? Eğer öbür hükümlerin de böyleyse,
  • این یکی حکمت چنین بد در قضا  ** که ترا آورد سیلی بر قفا 
  • Vay senin hükümlerine. Kim bilir onlar da başına, ayağına ne dertler getirir?
  • وای بر احکام دیگرهای تو  ** تا چه آرد بر سر و بر پای تو 
  • Bir zalime, sana harcamak için üç kuruş lâzım diye acırsın ha.
  • ظالمی را رحم آری از کرم  ** که برای نفقه بادت سه درم 
  • Acımanın yeri mi? Zalimin elini kes. Halbuki sen, hükmü, dizgini o zalimin eline veriyorsun. 1575
  • دست ظالم را ببر چه جای آن  ** که بدست او نهی حکم و عنان 
  • Sen ey adaleti bilinmez adam, kurt yavrusuna süt veren keçiye benziyorsun!
  • تو بدان بز مانی ای مجهول‌داد  ** که نژاد گرگ را او شیر داد 
  • Kadının sofiye cevap vermesi
  • جواب دادن قاضی صوفی را 
  • Kadı dedi ki: Kaza ve kaderden gelen her silleye her cefaya razı olmamız gerek.
  • گفت قاضی واجب آیدمان رضا  ** هر قفا و هر جفا کارد قضا