English    Türkçe    فارسی   

6
1784-1793

  • Önce doğduğun renktesin hâlâ. Ondan bir adım bile ileri atmamışsın.
  • تو بر آن رنگی که اول زاده‌ای  ** یک قدم زان پیش‌تر ننهاده‌ای 
  • Hâlâ kaptaki ekşi ayransın. Hâlâ o yoğurdun yağını ayıramamışsın. 1785
  • هم‌چنان دوغی ترش در معدنی  ** خود نگردی زو مخلص روغنی 
  • Hâlâ balçık küpteki hamursun, bir ömürdür ateşli tandırdasın ama hâlâ pişmemişsin.
  • هم خمیری خمر طینه دری  ** گرچه عمری در تنور آذری 
  • Heves yeli ile başın dönüyor ama tepedeki ot gibi ayağın toprakta.
  • چون حشیشی پا به گل بر پشته‌ای  ** گرچه از باد هوس سرگشته‌ای 
  • Musa kavmi gibi Tih çölünün ıssısında, durduğun yerde tam kırk yıl kala kalmışsın a akılsız adam!
  • هم‌چو قوم موسی اندر حر تیه  ** مانده‌ای بر جای چل سال ای سفیه 
  • Her gün, ta akşama kadar koşup duruyorsun. Fakat kendini yine de ilk konak yerinde görmedesin!
  • می‌روی هر روز تا شب هروله  ** خویش می‌بینی در اول مرحله 
  • O öküze âşık oldukça şu üç yüz yıllık uzaklıktan kurtulamazsın. 1790
  • نگذری زین بعد سیصد ساله تو  ** تا که داری عشق آن گوساله تو 
  • Onların da gönüllerinden öküzün hayali çıkmadıkça ıssı bir girdaba benzeyen o çölde kaldılar.
  • تا خیال عجل از جانشان نرفت  ** بد بریشان تیه چون گرداب زفت 
  • Bu öküzü bir tarafa bırak, Allahdan sonsuz lûtuflara ermiş, nihayetsiz nimetler görmüşsün.
  • غیر این عجلی کزو یابیده‌ای  ** بی‌نهایت لطف و نعمت دیده‌ای 
  • Fakat öküz tabiatlısın, onun için o büyük büyük iyilikler, bu öküzün aşkı ile gönlünden gidiverdi.
  • گاو طبعی زان نکوییهای زفت  ** از دلت در عشق این گوساله رفت