English    Türkçe    فارسی   

6
1838-1847

  • Bu ihsanların sayıya sığmaz. Ben utanıyorum, anlatmadan âcizim.
  • لا یعد این داد و لا یحصی ز تو  ** من کلیلم از بیانش شرم‌رو 
  • Beni yaratan yalnız sensin. Rızkımı da sen düzene koy demekteydi.
  • چونک در خلاقیم تنها توی  ** کار رزاقیم تو کن مستوی 
  • Yıllarca bu duada bulundu. Nihayet ağlayıp yalvarışı tesir etti. 1840
  • سالها زو این دعا بسیار شد  ** عاقبت زاری او بر کار شد 
  • Hani çalışmadan, yorulmadan helâl bir rızk isteyen adam vardı ya, onun gibi.
  • هم‌چو آن شخصی که روزی حلال  ** از خدا می‌خواست بی‌کسب و کلال 
  • Nihayet Allah adaletine sahip Davut Peygamber zamanında bir öküz, onu kutluluğa ulaştırmıştı.
  • گاو آوردش سعادت عاقبت  ** عهد داود لدنی معدلت 
  • Bu adamda yüzünü yerlere sürdü, yalvarıp sızladı, nihayet meydandan icabet topunu çeldi.
  • این متیم نیز زاریها نمود  ** هم ز میدان اجابت گو ربود 
  • Bazen duasının kabul edilmeyişine bakıp kötü zanlara düşüyor, niçin duam kabul edilmiyor diyor,
  • گاه بدظن می‌شدی اندر دعا  ** از پی تاخیر پاداش و جزا 
  • Derken yine Allah’nın lûtuf ve keremi, gönlüne muştuluklar veriyor, duasının kabul edileceğine delil oluyordu. 1845
  • باز ارجاء خداوند کریم  ** در دلش بشار گشتی و زعیم 
  • Çalışıp çabalarken yorulup ümitsizliğe düşünce Allah tapısında gel sesini duyuyordu.
  • چون شدی نومید در جهد از کلال  ** از جناب حق شنیدی که تعال 
  • Allah alçaltıcıdır, yücelticidir. Bu ikisinden başka hiçbir işi yoktur.
  • خافضست و رافعست این کردگار  ** بی ازین دو بر نیاید هیچ کار