English    Türkçe    فارسی   

6
2285-2294

  • Halil’e kumu un yapar, Davut’a dağı enis kılar. 2285
  • آرد سازد ریگ را بهر خلیل  ** کو با داود گردد هم رسیل 
  • O karanlık bulutların altındaki dağ, olanca vahşetiyle beraber ağız açar, zir ve bem perdelerinden çenk çalar.
  • کوه با وحشت در آن ابر ظلم  ** بر گشاید بانگ چنگ و زیر و بم 
  • Ey halktan nefret eden Davut, kalk. Onları terk ettin, yerine bizi dinle, beraber çalalım der.
  • خیز ای داود از خلقان نفیر  ** ترک آن کردی عوض از ما بگیر 
  • O define isteyen yoksulun bir çok araştırmadan sonra âciz kalıp ey her şeyi meydana çıkaran, sen bu gizli sırrı meydana çıkar diye ulu Tanrı’ya yalvarması
  • انابت آن طالب گنج به حق تعالی بعد از طلب بسیار و عجز و اضطرار کی ای ولی الاظهار تو کن این پنهان را آشکار 
  • O derviş dedi ki: Ey sırları bilen, bu define için ömrümü zây ettim.
  • گفت آن درویش ای دانای راز  ** از پی این گنج کردم یاوه‌تاز 
  • Hırs şeytanı, acele ettirdi, bana. Ne yavaşlığım kaldı, ne tedbirim, ne ihtiyatım.
  • دیو حرص و آز و مستعجل تگی  ** نی تانی جست و نی آهستگی 
  • Tencereden bir lokma bile yemedim. Yalnız avucum siyahlandı, ağzım yandı. 2290
  • من ز دیگی لقمه‌ای نندوختم  ** کف سیه کردم دهان را سوختم 
  • Bunu iyice bilmiyorum, bari bu düğümü bağlayana müracaat ederek çözeyim demedim.
  • خود نگفتم چون درین ناموقنم  ** زان گره‌زن این گره را حل کنم 
  • Tanrı’nın sözünü de Tanrı sözü ile tefsire kalkış. Kendine gel de zannına uyup hezeyan etme a pek yüzlü!
  • قول حق را هم ز حق تفسیر جو  ** هین مگو ژاژ از گمان ای سخت‌رو 
  • Düğümü kim bağladıysa o çözer. Bu nükteleri, bu sırları, yine söyleyen açar.
  • آن گره کو زد همو بگشایدش  ** مهره کو انداخت او بربایدش 
  • Sana o çeşit söz, kolay anlaşılır gibi gelir ama Tanrı remizleri kolay anlaşılır mı hiç?
  • گرچه آسانت نمود آن سان سخن  ** کی بود آسان رموز من لدن