English    Türkçe    فارسی   

6
2435-2444

  • Bir parçası denize doğru gitti. Zehir gibi acı olan deniz suyu, bu yüzden tatlılaştı. 2435
  • آن یکی شاخ که آمد سوی یم  ** گشت شیرین آب تلخ هم‌چو سم 
  • İkinci parçası yere geçti, yerden tatlı sular, deva çeşmeleri kaynadı.
  • آن یکی شاخش فرو شد در زمین  ** چشمه‌ی دارو برون آمد معین 
  • Tertemiz vahyin kutluluğundan o sular, bütün hastalara şifa kesildi.
  • که شفای جمله رنجوران شد آب  ** از همایونی وحی مستطاب 
  • Öbür parçası da derhal uçup da Kâbe’nin yanına gitti, Arafat dağı oldu.
  • آن یکی شاخ دگر پرید زود  ** تا جوار کعبه که عرفات بود 
  • Sonra tekrar o sesten kendime geldim, bir de gördüm ki Tur yerindeydi, ne eksiği vardı, ne fazlalığı.
  • باز از آن صعقه چو با خود آمدم  ** طور بر جا بد نه افزون و نه کم 
  • Fakat Musa’nın ayağı altında buz gibi eriyordu. Ne çukuru kaldı ne tepesi. 2440
  • لیک زیر پای موسی هم‌چو یخ  ** می‌گدازید او نماندش شاخ و شخ 
  • Heybetten yerle bir oldu, tepesi de o heybetle eteğiyle birleşti.
  • با زمین هموار شد که از نهیب  ** گشت بالایش از آن هیبت نشیب 
  • Derken yine kendime geldim, gördüm ki Tur’la Musa, eskisi gidi durmakta.
  • باز با خود آمدم زان انتشار  ** باز دیدم طور و موسی برقرار 
  • Yalnız dağın eteğindeki çölde yüzleri Musa’ya benzeyen bir alay halk var.
  • وآن بیابان سر به سر در ذیل کوه  ** پر خلایق شکل موسی در وجوه 
  • Onun gibi onların ellerinde de birer asâ var, hırkası, tıpkı onların hırkasına benziyor. Hepside eteğini çemremiş kendi turuna gitmekte.
  • چون عصا و خرقه‌ی او خرقه‌شان  ** جمله سوی طور خوش دامن کشان