English    Türkçe    فارسی   

6
2441-2450

  • Heybetten yerle bir oldu, tepesi de o heybetle eteğiyle birleşti.
  • با زمین هموار شد که از نهیب  ** گشت بالایش از آن هیبت نشیب 
  • Derken yine kendime geldim, gördüm ki Tur’la Musa, eskisi gidi durmakta.
  • باز با خود آمدم زان انتشار  ** باز دیدم طور و موسی برقرار 
  • Yalnız dağın eteğindeki çölde yüzleri Musa’ya benzeyen bir alay halk var.
  • وآن بیابان سر به سر در ذیل کوه  ** پر خلایق شکل موسی در وجوه 
  • Onun gibi onların ellerinde de birer asâ var, hırkası, tıpkı onların hırkasına benziyor. Hepside eteğini çemremiş kendi turuna gitmekte.
  • چون عصا و خرقه‌ی او خرقه‌شان  ** جمله سوی طور خوش دامن کشان 
  • Hepsi ellerini duaya kaldırmış, “Rabbim bana görün” demeye koyulmuş. 2445
  • جمله کفها در دعا افراخته  ** نغمه‌ی ارنی به هم در ساخته 
  • Sonra yine o dalgınlıktan kendime geldim, her birinin sureti bana başka türlü göründü.
  • باز آن غشیان چو از من رفت زود  ** صورت هر یک دگرگونم نمود 
  • Hepsi de Tanrı âşığı peygamberdi bunların. Bu suretle bana peygamberlerin birliği anlatılmış oldu.
  • انبیا بودند ایشان اهل ود  ** اتحاد انبیاام فهم شد 
  • Bu sırada yine o ulu melekleri gördüm. Kardan meydana gelmişti bunlar.
  • باز املاکی همی دیدم شگرف  ** صورت ایشان بد از اجرام برف 
  • Bunlardan başka yardım dileyen bir halka melek daha vardı ki onlarda ateşten yaratılmışlardı.
  • حلقه‌ی دیگر ملایک مستعین  ** صورت ایشان به جمله آتشین 
  • O çıfıt böyle söyleyip duruyordu. Nice Yahudi vardır ki sonu iyi olur. 2450
  • زین نسق می‌گفت آن شخص جهود  ** بس جهودی که آخرش محمود بود