English    Türkçe    فارسی   

6
256-265

  • Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarası ile renk solup sararıverir.
  • حسن صورت هم ندارد اعتبار  ** که شود رخ زرد از یک زخم خار 
  • Büyük bir adamın oğlu olmak da bir şey değil. Bu çeşit gençler mala mülke gururlanır.
  • سهل باشد نیز مهترزادگی  ** که بود غره به مال و بارگی 
  • Nice büyük adamların oğulları vardır ki kötülükte bulunur, yaptığı kötü iş yüzünden babasına bir âr olur.
  • ای بسا مهتربچه کز شور و شر  ** شد ز فعل زشت خود ننگ پدر 
  • Hünerli, bilgili kişi iyidir ama İblisten ibret al, ona da az tap.
  • پر هنر را نیز اگر باشد نفیس  ** کم پرست و عبرتی گیر از بلیس 
  • Onun da bilgisi vardı ama din aşkı yoktu, bu yüzden Âdem’in yalnız topraktan yaratılan suretini gördü. 260
  • علم بودش چون نبودش عشق دین  ** او ندید از آدم الا نقش طین 
  • Ey emin kişi, bilgide ne kadar ileri gidersen git onunla gaybı gören gözün açılmaz ki!
  • گرچه دانی دقت علم ای امین  ** زانت نگشاید دو دیده‌ی غیب‌بین 
  • Can gözü açık olmayan, sakaldan, sarıktan başka bir şey görmez, adamın ileri, yahut geri oluşunu, onu tarif edenden sorup öğrenir.
  • او نبیند غیر دستاری و ریش  ** از معرف پرسد از بیش و کمیش 
  • Ey ârif, sen, birsini anlamak için onu bilen, söyleyip tarif eden kişiye müracaat etmezsin. Çünkü sen, doğmuş, parıl, parıl parlamakta olan bir nursun.
  • عارفا تو از معرف فارغی  ** خود همی‌بینی که نور بازغی 
  • Senin takvan, dinin var, iyi işler işlersin, öyle ki âlem onlarla düzelir, kurtuluşa erer.
  • کار تقوی دارد و دین و صلاح  ** که ازو باشد بدو عالم فلاح 
  • Kendisine öyle temiz ve iyi bir damat seçti ki bütün halkın övündüğü kişiydi o. 265
  • کرد یک داماد صالح اختیار  ** که بد او فخر همه خیل و تبار