English    Türkçe    فارسی   

6
2562-2571

  • Kını gösteriyor, kılıcı gizliyor. Onu acımadan sıkıştırmak gerek.
  • غمد را بنمود و پنهان کرد تیغ  ** باید افشردن مرورا بی‌دریغ 
  • Fıstığı, yahut cevizi kırmadıkça ne içi meydana çıkar, ne ondan bir yağ çıkarılır.
  • پسته را یا جوز را تا نشکنی  ** نی نماید دل نی بدهد روغنی 
  • Onun bu saçma sözlerini, bu maskaralığını dinleme de titreyişine, yüzünün rengine bak.
  • مشنو این دفع وی و فرهنگ او  ** در نگر در ارتعاش و رنگ او 
  • Tanrı, “Niyetleri yüzlerine görünüp durur” dedi. Çünkü yüz içteki sırrı söyler, açığa vurur. 2565
  • گفت حق سیماهم فی وجههم  ** زانک غمازست سیما و منم 
  • Bu görünen şey, duyulan sözün zıddıdır. Çünkü insan şerle yoğrulmuştur.
  • این معاین هست ضد آن خبر  ** که بشر به سرشته آمد این بشر 
  • Delkak, feryat ve figan ederek, coşup köpürerek vezir dedi, bu yoksulun kanına girmeye kalkışma.
  • گفت دلقک با فغان و با خروش  ** صاحبا در خون این مسکین مکوش 
  • Gönle nice şüpheler, vehimler gelir ki doğru ve yerinde değildir.
  • بس گمان و وهم آید در ضمیر  ** کان نباشد حق و صادق ای امیر 
  • “Şüphe yok ki şüphenin bazısı suçtur, günahtır.” Sitem, hele yoksula olursa hiç doğru değildir.
  • ان بعض الظن اثم است ای وزیر  ** نیست استم راست خاصه بر فقیر 
  • Padişah kendisini inciten kişiye bile kötülük etmezken nasıl olur da onu güldürene kötülük eder? 2570
  • شه نگیرد آنک می‌رنجاندش  ** از چه گیرد آنک می‌خنداندش 
  • Fakat vezirin sözü, padişahın gönlüne yer etmişti.
  • گفت صاحب پیش شه جاگیر شد  ** کاشف این مکر و این تزویر شد