English    Türkçe    فارسی   

6
267-276

  • Adam dedi ki: Onlar dine, zâhitliğe uymuş adamlar. O da yeryüzünde altını olmayan bir define.
  • گفت آنها تابع زهدند و دین  ** بی‌زر او گنجیست بر روی زمین 
  • Hâsılı armağanlar sunuldu, nişan yapıldı, kumaşlar gönderildi, kızın verileceği ortalığa yayıldı.
  • چون به جد تزویج دختر گشت فاش  ** دست پیمان و نشانی و قماش 
  • Evde küçük bir köle vardı. Bu sıralarda hastalandı, yanıp yakılmaya, eriyip solmaya başladı.
  • پس غلام خرد که اندر خانه بود  ** گشت بیمار و ضعیف و زار زود 
  • Hummaya tutulmuş bir hasta gibi eriyordu. Hekim, hastalığını anlayamadı. 270
  • هم‌چو بیمار دقی او می‌گداخت  ** علت او را طبیبی کم شناخت 
  • Akıl diyordu ki: Onun illeti, gönül illeti. Beden ilâcı gönlüne tesir etmez ki.
  • عقل می‌گفتی که رنجش از دلست  ** داروی تن در غم دل باطلست 
  • Bu sevda yüzünden köleciğin gönlü yaralıydı ama derdini kimseciklere söyleyemiyordu.
  • آن غلامک دم نزد از حال خویش  ** کز چه می‌آید برو در سینه نیش 
  • Bir gece zengin adam karısına dedi ki: Kimseye duyurmadan, gizlice onun halini sor soruştur bakalım.
  • گفت خاتون را شبی شوهر که تو  ** باز پرسش در خلا از حال او 
  • Sen onun anası sayılırsın. Derdini sana açar elbette.
  • تو به جای مادری او را بود  ** که غم خود پیش تو پیدا کند 
  • Kadın, bu sözü kulağına koyunca ertesi gün kölenin yanına gitti. 275
  • چونک خاتون در گوش این کلام  ** روز دیگر رفت نزدیک غلام 
  • Yüzlerce nazla, muhabbetle başını karıştırmaya, saçlarını taramaya başladı.
  • پس سرش را شانه می‌کرد آن ستی  ** با دو صد مهر و دلال و آشتی