English    Türkçe    فارسی   

6
2870-2879

  • Onun için şahidin sözü, göz yerine geçer. Çünkü o, garezsiz olarak sırrı görmüştür. 2870
  • گفت شاهد زان به جای دیده است  ** کو بدیده‌ی بی‌غرض سر دیده است 
  • Dâvacı da görmüştür ama garezle görmüştür. Garez, gönül gözüne perdedir.
  • مدعی دیده‌ست اما با غرض  ** پرده باشد دیده‌ی دل را غرض 
  • Tanrı diler ki sen zahit olasın; garezi bırakasın da tanık kesilesin.
  • حق همی‌خواهد که تو زاهد شوی  ** تا غرض بگذاری و شاهد شوی 
  • Bu garezler göze perdedir. Göze perde indi mi insan,
  • کین غرضها پرده‌ی دیده بود  ** بر نظر چون پرده پیچیده بود 
  • yukarı aşağı, bunca şeyi, göremez, “Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder.”
  • پس نبیند جمله را با طم و رم  ** حبک الاشیاء یعمی و یصم 
  • Fakat bir adamın gönlüne güneşin nuru vurdu mu onca yıldızın bir kadri, kıymeti kalmaz artık. 2875
  • در دلش خورشید چون نوری نشاند  ** پیشش اختر را مقادیری نماند 
  • Sırları perdesiz olarak görür. Müminle kâfirlerin ruhlarının ne makamlarda bulunduğunu seyreder.
  • پس بدید او بی‌حجاب اسرار را  ** سیر روح مومن و کفار را 
  • Tanrı’nın, yeryüzünde de, yüce gökte de insan ruhundan daha gizli bir şeyi yoktur.
  • در زمین حق را و در چرخ سمی  ** نیست پنهان‌تر ز روح آدمی 
  • Hak, kuru, yaş; her şeyi bildirdi de ruhu “O benim işimdendir” diye mühürledi, gizledi.
  • باز کرد از رطب و یابس حق نورد  ** روح را من امر ربی مهر کرد 
  • Yüce kişinin gözü, ruhu gördü mü artık ona hiçbir gizli şey kalmaz.
  • پس چو دید آن روح را چشم عزیز  ** پس برو پنهان نماند هیچ چیز