English    Türkçe    فارسی   

6
3201-3210

  • Bu pencereyle güneş arasında öyle bir yol vardır ki başka pencereler, o yolu bilmez.
  • در میان شمس و این روزن رهی  ** هست روزنها نشد زو آگهی 
  • Bir bulut gelse de güneşi örtse güneşin nuru bu pencereden köpürür, çağlar.
  • تا اگر ابری بر آید چرخ‌پوش  ** اندرین روزن بود نورش به جوش 
  • Bu pencereyle güneş arasında şu havayla altı cihetten başka bir yoldan bir ülfet, bir ünsiyet vardır.
  • غیر راه این هوا و شش جهت  ** در میان روزن و خور مالفت 
  • Onu övmek, onu tesbih etmek, Tanrı’yı övmek, Tanrı’yı tesbih etmektir. Bu tabağın meyvesi, kendiliğinden biter.
  • مدحت و تسبیح او تسبیح حق  ** میوه می‌روید ز عین این طبق 
  • Bu sebepten salkım salkım elmalar biter. Bu sepete ağaç adını taksan hiç yanlış olmaz. 3205
  • سیب روید زین سبد خوش لخت لخت  ** عیب نبود گر نهی نامش درخت 
  • Bu sepete elma ağacı de. İkisinin arasında gizli bir yol var zaten.
  • این سبد را تو درخت سیب خوان  ** که میان هر دو راه آمد نهان 
  • Meyve veren bir ağaçtan ne biterse aynen bu sepetten de biter, bu sepet de o çeşit meyveleri verir.
  • آنچ روید از درخت بارور  ** زین سبد روید همان نوع از ثمر 
  • Şu halde artık sepeti baht ağacı gör de bu sepetin gölgesinde bir hoşça otur.
  • پس سبد را تو درخت بخت بین  ** زیر سایه‌ی این سبد خوش می‌نشین 
  • Ekmek, insana mülâyemet verince ey sevgili dost, artık neden ona ekmek dersin? Mahmude de.
  • نان چو اطلاق آورد ای مهربان  ** نان چرا می‌گوییش محموده خوان 
  • Yoldaki toprak göze ve cana parlaklık verirse o toprağı sürme gör, sürme bil. 3210
  • خاک ره چون چشم روشن کرد و جان  ** خاک او را سرمه بین و سرمه دان