English    Türkçe    فارسی   

6
3517-3526

  • Gönlüne hile ve kıyası veren Tanrı, hırkanı ateşe vermeyi de bilir.
  • آنک سازد در دلت مکر و قیاس  ** آتشی داند زدن اندر پلاس 
  • Kethüda ile borçlu garip hikâyesi. Onların, muhtesibin mezarından dönmeleri ve Kethüdanın, o zatı rüyasında görmesi
  • رجوع کردن به قصه‌ی آن پای‌مرد و آن غریب وام‌دار و بازگشتن ایشان از سر گور خواجه و خواب دیدن پای‌مرد خواجه را الی آخره 
  • Bu güzel hikâyenin de bir türlü sonu gelmiyor. Garip, o zatın mezarından dönünce
  • بی‌نهایت آمد این خوش سرگذشت  ** چون غریب از گور خواجه باز گشت 
  • Kethüda, onu kendi evine götürdü. O yüz altını, ondan mühürlü bir kâğıt alıp kendisine teslim etti.
  • پای مردش سوی خانه‌ی خویش برد  ** مهر صد دینار را فا او سپرد 
  • Yemek çıkardı,hikâyeler söyledi. Adamcağızın gönlünde yüzlerce ümit gülü açıldı. 3520
  • لوتش آورد و حکایت‌هاش گفت  ** کز امید اندر دلش صد گل شکفت 
  • Kolaylığın, güçlükten sonra geldiğini görmüştü. Garibe buna ait hikâyeler anlattı.
  • آنچ بعد العسر یسر او دیده بود  ** با غریب از قصه‌ی آن لب گشود 
  • Vakit gece yarısını bile geçti. Hikaâye söylerler, konuşup dururlarken uyku, onları aldı, ta can otlağına kadar götürdü.
  • نیم‌شب بگذشت و افسانه کنان  ** خوابشان انداخت تا مرعای جان 
  • Kethüda rüyasında o kutlu muhtesibi gördü. Odanın baş köşesine geçmiş oturuyordu.
  • دید پامرد آن همایون خواجه را  ** اندر آن شب خواب بر صدر سرا 
  • Ona dedi ki: “ Ey iyi ve şirin Kethüda, neler söylediysen hepsini bir, bir işittim, duydum.
  • خواجه گفت ای پای‌مرد با نمک  ** آنچ گفتی من شنیدم یک به یک 
  • Fakat cevap vermeme izin yoktu. İzinsiz ağız açamam ki. 3525
  • لیک پاسخ دادنم فرمان نبود  ** بی‌اشارت لب نیارستم گشود 
  • Biz, işlerin gidişatını öğrenmiş olduğumuzdan ağızlarımızı mühürlediler.
  • ما چو واقف گشته‌ایم از چون و چند  ** مهر با لب‌های ما بنهاده‌اند