English    Türkçe    فارسی   

6
3686-3695

  • Başkaları için kuyu kazdın, bir de gördün ki o kuyuya sen düşmüşsün.
  • چاهها کنده برای دیگران  ** خویش را دیده فتاده اندر آن 
  • Görüyorsun ki Tanrı, sebeplere el attın ama seni muradına eriştirmedi. Peki neden sebepler hakkında bir kötü zanna düşmedin?
  • در سبب چون بی‌مرادت کرد رب  ** پس چرا بدظن نگردی در سبب 
  • Niceler, kazançla padişah kesildiler, niceler de kazanç peşinde çırçıplak kaldılar.
  • بس کسی از مکسبی خاقان شده  ** دیگری زان مکسبه عریان شده 
  • Nice kişi, kadın olarak Kaarun oldu. Nice kişi de kadın yüzünden borçlandı.
  • بس کس از عقد زنان قارون شده  ** بس کس از عقد زنان مدیون شده 
  • Şu halde sebep, eşeğin kuyruğu gibi oynar, döner durur. Ona pek dayanmazsan daha iyi edersin. 3690
  • پس سبب گردان چو دم خر بود  ** تکیه بر وی کم کنی بهتر بود 
  • Hattâ sebebe yapışırsan bile yiğit olmamalısın ki altında nice tehlikeler gizlidir.
  • ور سبب گیری نگیری هم دلیر  ** که بس آفت‌هاست پنهانش به زیر 
  • İşte bu tedbir ve çekinme “ Tanrı izin verirse” demenin sırrıdır. Çünkü bu kaza ve kader, insana eşeği keçi gösterir.
  • سر استثناست این حزم و حذر  ** زانک خر را بز نماید این قدر 
  • Bir adam, yiğit ve akıllı bile olsa kaza ve kader, onun gözünü bağladı mı şaşkınlığından eşek gözüne keçi görünür.
  • آنک چشمش بست گرچه گربزست  ** ز احولی اندر دو چشمش خربزست 
  • Gözleri döndüren Tanrı’dır. Peki gönlü ve fikirleri döndüren kimdir?
  • چون مقلب حق بود ابصار را  ** که بگرداند دل و افکار را 
  • Kuyuyu lâtif bir ev görürsün, tuzağı zarif bir tane. 3695
  • چاه را تو خانه‌ای بینی لطیف  ** دام را تو دانه‌ای بینی ظریف