English    Türkçe    فارسی   

6
3741-3750

  • Düşünce zamanında taş, tahta ve kerpiç meydanda değildir ama bu, böyledir.
  • گرچه خود اندر محل افتکار  ** نیست سنگ و چوب و خشتی آشکار 
  • Dilediği gibi iş yapan suretsizliktir. Suret, onun elinde bir alete benzer.
  • فاعل مطلق یقین بی‌صورتست  ** صورت اندر دست او چون آلتست 
  • Bazı, bazı o suretsiz varlık, yokluk gizliliğinden kerem eder, suretlere yüz gösterir.
  • گه گه آن بی‌صورت از کتم عدم  ** مر صور را رو نماید از کرم 
  • Her suret ondan yardım görür. Bu suretle onun yüceliğinden güzelliğinden kudretinden var olur.
  • تا مدد گیرد ازو هر صورتی  ** از کمال و از جمال و قدرتی 
  • Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar. 3745
  • باز بی‌صورت چو پنهان کرد رو  ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو 
  • Bu suret başka bir suretten yücelik dilerse bu, yol azıtmanın, sapıklığın ta kendisidir.
  • صورتی از صورت دیگر کمال  ** گر بجوید باشد آن عین ضلال 
  • A cevhersiz şu halde neden ihtiyacını başka bir ihtiyaç sahibine arz edersin.
  • پس چه عرضه می‌کنی ای بی‌گهر  ** احتیاج خود به محتاجی دگر 
  • Mademki suretler kuldur, Tanrı’ya suret deme. Onu suret sanma, onu bir şeye benzetmeye kalkışma.
  • چون صور بنده‌ست بر یزدان مگو  ** ظن مبر صورت به تشبیهش مجو 
  • Yalvar yakar kendini yok etmeye savaş. Çünkü düşünceden suretlerden başka bir şey meydana gelmez.
  • در تضرع جوی و در افنای خویش  ** کز تفکر جز صور ناید به پیش 
  • Başka bir suretle gelişmiyor, semirmiyorsan sende, sen yokken doğan suret elbette daha iyidir. 3750
  • ور ز غیر صورتت نبود فره  ** صورتی کان بی‌تو زاید در تو به