English    Türkçe    فارسی   

6
4000-4009

  • Bu üç şehzadenin canı da Çin ülkesinin etrafında kuşlar gibi tane devşirmeye başladı. 4000
  • جان این سه شه‌بچه هم گرد چین  ** هم‌چو مرغان گشته هر سو دانه‌چین 
  • Ağızlarını açıp sırlarını söylemeye kudretleri yoktu. Çünkü içlerindeki sır, pek mühim ve pek tehlikeli bir sırdı.
  • زهره نی تا لب گشایند از ضمیر  ** زانک رازی با خطر بود و خطیر 
  • O anda yüz binlerce baş bir pulaydı. Kızgın aşk, okunu yayına koymuş, yayını kurmuştu.
  • صد هزاران سر بپولی آن زمان  ** عشق خشم آلوده زه کرده کمان 
  • Aşkın, hoşnutluk zamanında, kızgın değilken bile her an öyle zalim bir huyu vardır ki...
  • عشق خود بی‌خشم در وقت خوشی  ** خوی دارد دم به دم خیره‌کشی 
  • Bu hoşnut olduğu zamanda böyle. Artık kızgın olunca neler yapmaz? Ben ne söyleyeyim?
  • این بود آن لحظه کو خشنود شد  ** من چه گویم چونک خشم‌آلود شد 
  • Fakat can yaylası, bu aşkın öldürdüğü, bu aşk kılıcının kestiği aslana feda olsun! 4005
  • لیک مرج جان فدای شیر او  ** کش کشد این عشق و این شمشیر او 
  • Bu çeşit öldürülme binlerce hayattan iyidir. Saltanatlar bile böyle kulluğa kurban olsun!
  • کشتنی به از هزاران زندگی  ** سلطنت‌ها مرده‌ی این بندگی 
  • Şehzadeler, yüzlerce korkuyla, yüzlerce çekinmeyle sırlarını kinaye yollu hafif, hafif birbirlerine söylüyorlardı.
  • با کنایت رازها با هم‌دگر  ** پست گفتندی به صد خوف و حذر 
  • Sırlara Tanrı’dan başka mahrem yoktur. Ah’a ancak gökyüzü hemdemdir.
  • راز را غیر خدا محرم نبود  ** آه را جز آسمان هم‌دم نبود 
  • Birbirlerine bir şey bildirirken aralarında kendilerine ait ıstılahlar vardı.
  • اصطلاحاتی میان هم‌دگر  ** داشتندی بهر ایراد خبر