English    Türkçe    فارسی   

6
4017-4026

  • Ancak o birleşmeyi gören hayal, o makamı görür. Gördükten sonra da yine araya ayrılık düşer.
  • جز خیالی را که دید آن اتفاق  ** آنگهش بعدالعیان افتد فراق 
  • Fakat işi tamamıyla kesen ayrılık değildir bu. Bu iş, bu makam her türlü ayrılıktan emindir.
  • نه فراق قطع بهر مصلحت  ** که آمنست از هر فراق آن منقبت 
  • Ruha mensup olan o kalıbın baki kalması için güneş, bir an kendisini kardan çeker.
  • بهر استبقاء آن روحی جسد  ** آفتاب از برف یک‌دم درکشد 
  • Sen onlardan kendi canın için bir düzenlik ara; onların sözlerinden ıstılah çalmaya kalkışma. 4020
  • بهر جان خویش جو زیشان صلاح  ** هین مدزد از حرف ایشان اصطلاح 
  • Zeliha’ da çöreotundan öd ağacına kadar her şeyin adını Yusuf takmıştı.
  • آن زلیخا از سپندان تا به عود  ** نام جمله چیز یوسف کرده بود 
  • Onun adını gizli bir surette yazmış, mahremlerine o sırrı bildirmişti.
  • نام او در نامها مکتوم کرد  ** محرمان را سر آن معلوم کرد 
  • Mum, ateşten yumuşadı dese bu söz, o sevgili bize alıştı, sevdalandı demekti.
  • چون بگفتی موم ز آتش نرم شد  ** این بدی کان یار با ما گرم شد 
  • Ay doğdu, bakın dese, yahut söğüt ağacı yeşerdi diye bir söz söylese...
  • ور بگفتی مه برآمد بنگرید  ** ور بگفتی سبز شد آن شاخ بید 
  • Yapraklar ne güzel oynamakta; çöreotu ne hoş yanıyor… 4025
  • ور بگفتی برگها خوش می‌طپند  ** ور بگفتی خوش همی‌سوزد سپند 
  • Gül, bülbülle sırrını söyledi; padişah, sevgilisine sır söyledi…
  • ور بگفتی گل به بلبل راز گفت  ** ور بگفتی شه سر شهناز گفت