English    Türkçe    فارسی   

6
4189-4198

  • Fakat bu tamaha bir başka fayda verir; o muradın başka bir kimseden meydana gelir.
  • در طمع فایده‌ی دیگر نهد  ** وآن مرادت از کسی دیگر دهد 
  • Ey bir yere sıkıca bağlanan, maksadını oradan uman, o yüce ağaçtan meyve elde edeyim diyen! 4190
  • ای طمع در بسته در یک جای سخت  ** که آیدم میوه از آن عالی‌درخت 
  • O maksadın, oradan olmaz da Tanrı onu başka bir yerden verir.
  • آن طمع زان جا نخواهد شد وفا  ** بل ز جای دیگر آید آن عطا 
  • Peki… O şeyi sana umduğun taraftan vermeyecekti de neden o tamahı sana verdi?
  • آن طمع را پس چرا در تو نهاد  ** چون نخواستت زان طرف آن چیز داد 
  • Gönlüne bir hayret gelsin diye; bir hikmet bir kudret göstermek için.
  • از برای حکمتی و صنعتی  ** نیز تا باشد دلت در حیرتی 
  • Ey fayda dileyen! Muradım acaba nereden meydana gelecek diye gönlün hayran olsun diye.
  • تا دلت حیران بود ای مستفید  ** که مرادم از کجا خواهد رسد 
  • Bu suretle kendi aczini, bilgisizliğini bilirsin de gayba olan inanın büsbütün fazlalaşır. 4195
  • تا بدانی عجز خویش و جهل خویش  ** تا شود ایقان تو در غیب بیش 
  • Gönlüm de menfaat gelecek yerde hayrete düşer. Acaba bu tamahtan bu ümitten ne hasıl olacak dersin.
  • هم دلت حیران بود در منتجع  ** که چه رویاند مصرف زین طمع 
  • Terzilikten rızık umarsın, sağ oldukça terzilikle geçinir giderim dersin.
  • طمع داری روزیی در درزیی  ** تا ز خیاطی بی زر تا زیی 
  • Derken rızkın kuyumculuktan meydana geliverir. Halbuki o vehmine bile gelmemişti senin.
  • رزق تو در زرگری آرد پدید  ** که ز وهمت بود آن مکسب بعید