English    Türkçe    فارسی   

6
4211-4220

  • Dedi ki: Yarabbi mal, mülk ekmek azık verdin, hepsi gitti. Ya lütfet bir geçim ver, yahut da ölümümü yolla.
  • گفت یا رب برگ دادی رفت برگ  ** یا بده برگی و یا بفرست مرگ 
  • Gönlünden her şey boşalınca yarabbi, yarabbi demeye koyuldu. “Rabbim beni kurtar, bana yardım et” demeye başladı.
  • چون تهی شد یاد حق آغاز کرد  ** یا رب و یا رب اجرنی ساز کرد 
  • Peygamber “İnanan, kamışa benzer” demiştir. İçi boş olunca feryat eder.
  • چون پیمبر گفته مومن مزهرست  ** در زمان خالیی ناله گرست 
  • Fakat kamışın içi dolu oldu mu çalgıcı onu elinden atar. Sakın dolu olma. Onun elinden gelen zarar da hoştur.
  • چون شود پر مطربش بنهد ز دست  ** پر مشو که آسیب دست او خوشست 
  • Boş ol da Tanrı’nın iki parmağı arasında hoş bir hale gel. Çünkü bütün alem yokluk şarabından sarhoştur. 4215
  • تی شو و خوش باش بین اصبعین  ** کز می لا این سرمستست این 
  • O mirasyedinin de azgınlığı gitti, gözlerinden yaş boşandı. Gözyaşları, din mahsulüne su verdi.
  • رفت طغیان آب از چشمش گشاد  ** آب چشمش زرع دین را آب داد 
  • Müminin duasının geç kabul edilmesindeki sebep
  • سبب تاخیر اجابت دعای مومن 
  • Nice ihlas sahibi vardır ki ağlar, sızlar, dua eder. Duasındaki ihlas dumanı da göğe kadar gider.
  • ای بسا مخلص که نالد در دعا  ** تا رود دود خلوصش بر سما 
  • Suçluların sızlanmasından bir öd ağacı kokusu, bu güzelim gök kubbenin ta yücelerine kadar varır.
  • تا رود بالای این سقف برین  ** بوی مجمر از انین المذنبین 
  • Bunun üzerine melekler Tanrı’ya sızlanmaya başlarlar: Ey her duayı kabul eden, ey sığınılan Tanrı!
  • پس ملایک با خدا نالند زار  ** کای مجیب هر دعا وی مستجار 
  • Mümin kulun yalvarmada. Onun senden başka dayandığı yok. 4220
  • بنده‌ی مومن تضرع می‌کند  ** او نمی‌داند به جز تو مستند