English    Türkçe    فارسی   

6
4510-4519

  • Hürlük zevkini görmemiştir. Onun meydanı, suretler sandığıdır. 4510
  • ذوق آزادی ندیده جان او  ** هست صندوق صور میدان او 
  • Aklı, daima suretlerde mahpustur, kafesten kafese gezer durur.
  • دایما محبوس عقلش در صور  ** از قفس اندر قفس دارد گذر 
  • Kafesten yukarılara çıkmaya bir delik yoktur. Yerden yere boyuna kafeslerde gezer.
  • منفذش نه از قفس سوی علا  ** در قفس‌ها می‌رود از جا به جا 
  • Kur'an da "Gücünüz yeterse çıkın bakalım" denmiştir. Bu söz, Tanrı' dan insanlara da hitaptır, cinlere de.
  • در نبی ان استطعتم فانفذوا  ** این سخن با جن و انس آمد ز هو 
  • Tanrı, "Tanrı kudreti ve gökten gelen vahiy olmadıkça size bu göklerden yücelere çıkacak bir delik yoktur" demiştir.
  • گفت منفذ نیست از گردونتان  ** جز به سلطان و به وحی آسمان 
  • Sandıktan sandığa giden adam, gökyüzüne mensup değildir, sandığa mensuptur. 4515
  • گر ز صندوقی به صندوقی رود  ** او سمایی نیست صندوقی بود 
  • Sandığın yarığı, yeniden yeniye insana sarhoşluk verir. Fakat sandıkta olan, bunu anlayamaz.
  • فرجه صندوق نو نو مسکرست  ** در نیابد کو به صندوق اندرست 
  • Bu sandıklara kapılmazsa o vakit kadı gibi kurtulmayı aramaya başlar.
  • گر نشد غره بدین صندوق‌ها  ** هم‌چو قاضی جوید اطلاق و رها 
  • Bu nişaneyi bilen, sandıkta olduğunu anlar, korkusuz ve feryatsız durmaz.
  • آنک داند این نشانش آن شناس  ** کو نباشد بی‌فغان و بی‌هراس 
  • Kadı gibi boyuna titrer, canı, bir an olsun nerden neşelenecek? Hep onu özler.
  • هم‌چو قاضی باشد او در ارتعاد  ** کی برآید یک دمی از جانش شاد 
  • Kadı naibinin pazara gelerek Cuha' dan sandığı satın alması
  • آمدن نایب قاضی میان بازار و خریداری کردن صندوق را از جوحی الی آخره