English    Türkçe    فارسی   

6
4887-4896

  • Onlar, tembelliğini senet edinmişlerdir. Çünkü onların işini Tanrı başarır.
  • کاهلی را کرده‌اند ایشان سند  ** کار ایشان را چو یزدان می‌کند 
  • Halk, Tanrı'nın işini görmez. Bu yüzden de sabah akşam dilencilikten vazgeçerler.
  • کار یزدان را نمی‌بینند عام  ** می‌نیاسایند از کد صبح و شام 
  • Evet, tembelliğinizi söyleyin de sırrınızı anlayayım, tembelliğinizin derecesini bileyim.
  • هین ز حد کاهلی گویید باز  ** تا بدانم حد آن از کشف راز 
  • Şüphe yok her dil, gönüle perdedir. Perde deprendi mi sırlara erilir. 4890
  • بی‌گمان که هر زبان پرده‌ی دلست  ** چون بجنبد پرده سرها واصلست 
  • Kebap olmuş bir et parçası kadar küçücük bir perde yüzlerce güneşi örter.
  • پرده‌ی کوچک چو یک شرحه کباب  ** می‌بپوشد صورت صد آفتاب 
  • Hattâ söz, yalan bile olsa sözdeki koku, onun doğru, yahut yalan olduğunu haber verir.
  • گر بیان نطق کاذب نیز هست  ** لیک بوی از صدق و کذبش مخبرست 
  • Çayırlıktan, çimenlikten gelen yel, külhandan esip gelen yelden farkedilir.
  • آن نسیمی که بیایدت از چمن  ** هست پیدا از سموم گولخن 
  • Doğru sözle ahmağı aldatan yalan misk ve sarımsak kokusu gibi nefesten anlaşılır.
  • بوی صدق و بوی کذب گول‌گیر  ** هست پیدا در نفس چون مشک و سیر 
  • İkilikli ve münafık dostunu, münafıklığından anlamıyorsan ondan gelen pis kokudan anla. 4895
  • گر ندانی یار را از ده‌دله  ** از مشام فاسد خود کن گله 
  • Puştların nârasiyle babayiğit erlerin narası, tilkiyle aslanın sesi gibi farkedilir.
  • بانگ حیزان و شجاعان دلیر  ** هست پیدا چون فن روباه و شیر