English    Türkçe    فارسی   

6
643-652

  • Yabancı bir Türk, seher vakti uyandı. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.
  • اعجمی ترکی سحر آگاه شد  ** وز خمار خمر مطرب‌خواه شد 
  • Can çalgıcısı, insanın canına munistir. Sarhoşun mezesi, gıdası ve kuvveti odur.
  • مطرب جان مونس مستان بود  ** نقل و قوت و قوت مست آن بود 
  • Çalgıcı onları sarhoşluğa çeker. Sonra yine sarhoşluğu, çalgıcının, okuyucunun nağmesinden, nefesinden tadarlar. 645
  • مطرب ایشان را سوی مستی کشید  ** باز مستی از دم مطرب چشید 
  • Allah şarabı, insanı o çalgıcıya, o okuyucuya götürür; bu ten şarabı da bu çalgıcıdan, bu okuyucudan gıdalanır.
  • آن شراب حق بدان مطرب برد  ** وین شراب تن ازین مطرب چرد 
  • Söze gelince ikisi de birdir ama hakikatte bu Hasan’la o Hasan arasında fark çoktur.
  • هر دو گر یک نام دارد در سخن  ** لیک شتان این حسن تا آن حسن 
  • Arada söze ait bir şüphe var ama gökyüzü nerede, ip nerede?
  • اشتباهی هست لفظی در بیان  ** لیک خود کو آسمان تا ریسمان 
  • Sözdeki birlik, daima yol vurur. Kâfirle müminin birliği, ten bakımındandır.
  • اشتراک لفظ دایم ره‌زنست  ** اشتراک گبر و مؤمن در تنست 
  • Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak. 650
  • جسمها چون کوزه‌های بسته‌سر  ** تا که در هر کوزه چه بود آن نگر 
  • O beden testisi, âbıhayatla doludur, bu beden testisi ölüm zehriyle.
  • کوزه‌ی آن تن پر از آب حیات  ** کوزه‌ی این تن پر از زهر ممات 
  • İçindekine bakarsan padişahsın, dışına bakarsan yolunu azıttın gitti.
  • گر به مظروفش نظر داری شهی  ** ور به ظرفش بنگری تو گم‌رهی