English    Türkçe    فارسی   

6
781-790

  • Sesleri ses verir, feryatları, bütün ovayı, çölü doldururdu.
  • نعره‌هاشان می‌رود در ویل و وشت  ** پر همی‌گردد همه صحرا و دشت 
  • Bir garip şair, âşure günü çölden geldi, o feryadı duydu.
  • یک غریبی شاعری از راه رسید  ** روز عاشورا و آن افغان شنید 
  • Şehri bırakıp o tarafa yürüdü, feryadın sebebini araştırmaya koyuldu.
  • شهر را بگذاشت و آن سوی رای کرد  ** قصد جست و جوی آن هیهای کرد 
  • Merak etti, bu gam nedir, bu yas kime tutuluyor diye soruşturmaya başladı.
  • پرس پرسان می‌شد اندر افتقاد  ** چیست این غم بر که این ماتم فتاد 
  • Herhalde bir ulu bey ölmüş olmalı diyordu; böyle bir topluluk, küçük iş değil. 785
  • این رئیس زفت باشد که بمرد  ** این چنین مجمع نباشد کار خرد 
  • Ben garibim siz buralısınız adını lâkaplarını söyleyin.
  • نام او و القاب او شرحم دهید  ** که غریبم من شما اهل دهید 
  • Adı neydi ne iş görürdü, nasıl adamdı? Bana bildirin de onun iyiliklerine ait bir mersiye söyleyeyim.
  • چیست نام و پیشه و اوصاف او  ** تا بگویم مرثیه ز الطاف او 
  • Ben şairim,bir mersiye düzüp okuyayım da,buradan bir yiyecek,bir azık parası alayım.
  • مرثیه سازم که مرد شاعرم  ** تا ازینجا برگ و لالنگی برم 
  • Bunu duyanların birisi dedi ki: Yahu, sen deli misin? Yoksa Şîa değilsin de Ehlibeyt düşmanı mısın?
  • آن یکی گفتش که هی دیوانه‌ای  ** تو نه‌ای شیعه عدو خانه‌ای 
  • Âşure gününü, o gün şehit olan cana yas tutmanın yüzlerce yıl yaşamadan daha üstün olduğunu bilmiyor musun? 790
  • روز عاشوار نمی‌دانی که هست  ** ماتم جانی که از قرنی بهست