English    Türkçe    فارسی   

6
88-97

  • Onların havaları, kış rüzgârlarından da soğuktur. Örtün, bürün de burnuna girmesin.
  • تا نینداید مشامت را ز اثر  ** ای هواشان از زمستان سردتر 
  • Onlar, cansız, donmuş kişilerdir. Nefesleri, karlı dağlardan gelir.
  • چون جمادند و فسرده و تن‌شگرف  ** می‌جهد انفاسشان از تل برف 
  • Fakat yeryüzü bu karlı kefene büründü mü durma, hemen Hüsameddin’in güneş kılıcını vur. 90
  • چون زمین زین برف در پوشد کفن  ** تیغ خورشید حسام‌الدین بزن 
  • Derhal doğudan Allah kılıcını çek, o doğuyla bu tapıyı ısıt.
  • هین بر آر از شرق سیف‌الله را  ** گرم کن زان شرق این درگاه را 
  • Güneş, karı hançerledi mi dağlardan ovalardan seller yürür.
  • برف را خنجر زند آن آفتاب  ** سیلها ریزد ز کهها بر تراب 
  • Çünkü o, ne doğudadır, ne batıda. Gece gündüz müneccimle savaşır durur.
  • زانک لا شرقیست و لا غربیست او  ** با منجم روز و شب حربیست او 
  • Neden der, benden başka ve yol göstermeyen yıldızları bayağılık ve körlük yüzünden kıble edindin?
  • که چرا جز من نجوم بی‌هدی  ** قبله کردی از لیمی و عمی 
  • Kuran’da o emin erin “Ben batanları sevmem” sözü hoşuna gitmedi. 95
  • تا خوشت ناید مقال آن امین  ** در نبی که لا احب الا فلین 
  • Ayın önüne geçtin, beline eleğim sağmadan kulluk kemerini bağladın da o yüzden ayın ikiye bölünüşünden incindin.
  • از قزح در پیش مه بستی کمر  ** زان همی رنجی ز وانشق القمر 
  • “Güneş dürülür” âyetini inkâr edersin. Çünkü sence güneş, en yüce bir mertebedir.
  • منکری این را که شمس کورت  ** شمس پیش تست اعلی‌مرتبت