English    Türkçe    فارسی   

6
921-930

  • Felekteki yıldızlar, uzak olduklarından, duyguların da tembel ve gevşek olup iz izleyemediklerinden onların hakikatini bilemezsin.
  • اختران چرخ گر دورند هی  ** وین حواست کاهل‌اند و سست‌پی 
  • Bizim göz, kulak ve akıl yıldızlarımız, gece nerededir, uyanıkken nerede?
  • اختران چشم و گوش و هوش ما  ** شب کجااند و به بیداری کجا 
  • Gâh kutlulukla, vuslatta, gönülleri hoş. Gâh kutsuzlukla, ayrılıkta kendilerinden geçmişlerdir.
  • گاه در سعد و وصال و دلخوشی  ** گاه در نحس فراق و بیهشی 
  • Felekteki ay, böyle dönüp durdukça bazen kapkaranlıktır bir zamanda apaydınlık.
  • ماه گردون چون درین گردیدنست  ** گاه تاریک و زمانی روشنست 
  • Gâh balla süt gibi bahar ve yaz olur, gâh, bir ölüm yerine benzeyen kış, zemheri gelir çatar, karlar yağar. 925
  • گه بهار و صیف هم‌چون شهد و شیر  ** گه سیاستگاه برف و زمهریر 
  • Külli olan şeyler bile onun önünde top gibi yuvarlanıp durur, çevgânına tâbi olur, secde eder.
  • چونک کلیات پیش او چو گوست  ** سخره و سجده کن چوگان اوست 
  • Sen ey gönül, bu yüz binlerce varlık içinden bir cüzüsün, nasıl olur da onun hükmüne karşı kararsız bir hale gelmezsin?
  • تو که یک جزوی دلا زین صدهزار  ** چون نباشی پیش حکمش بی‌قرار 
  • Beyin emrindeki ata dön, at gâh ahırda mahpustur, gâh gezer dolaşır.
  • چون ستوری باش در حکم امیر  ** گه در آخر حبس گاهی در مسیر 
  • Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra.
  • چونک بر میخت ببندد بسته باش  ** چونک بگشاید برو بر جسته باش 
  • Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Allah onu bir tutulmaya uğratır. 930
  • آفتاب اندر فلک کژ می‌جهد  ** در سیه‌روزی خسوفش می‌دهد