English    Türkçe    فارسی   

6
929-938

  • Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra.
  • چونک بر میخت ببندد بسته باش  ** چونک بگشاید برو بر جسته باش 
  • Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Allah onu bir tutulmaya uğratır. 930
  • آفتاب اندر فلک کژ می‌جهد  ** در سیه‌روزی خسوفش می‌دهد 
  • Sen de aklını başına devşir de tutulma yerine düşmemeye savaş, bu suretle de tencere gibi yüzü kara bir hale gelme.
  • کز ذنب پرهیز کن هین هوش‌دار  ** تا نگردی تو سیه‌رو دیگ‌وار 
  • Buluta da öyle yürüme, böyle yürü diye ateşten kırbaç vururlar.
  • ابر را هم تازیانه‌ی آتشین  ** می‌زنندش کانچنان رو نه چنین 
  • Filân ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.
  • بر فلان وادی ببار این سو مبار  ** گوشمالش می‌دهد که گوش دار 
  • Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma.
  • عقل تو از آفتابی بیش نیست  ** اندر آن فکری که نهی آمد مه‌ایست 
  • Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin. 935
  • کژ منه ای عقل تو هم گام خویش  ** تا نیاید آن خسوف رو به پیش 
  • Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.
  • چون گنه کمتر بود نیم آفتاب  ** منکسف بینی و نیمی نورتاب 
  • Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.
  • که به قدر جرم می‌گیرم ترا  ** این بود تقریر در داد و جزا 
  • İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.
  • خواه نیک و خواه بد فاش و ستیر  ** بر همه اشیا سمیعیم و بصیر