English    Türkçe    فارسی   

6
945-954

  • Yine meclis şenlendi, gönülleri parlattı. Kalk, kem göz değmesin diye mangala çörekotu at. 945
  • باز خرم گشت مجلس دلفروز  ** خیز دفع چشم بد اسپند سوز 
  • Güzel sarhoşların naralarını duyuyorum. Canım, ta sonuna kadar böyle olmayalım işte.
  • نعره‌ی مستان خوش می‌آیدم  ** تا ابد جانا چنین می‌بایدم 
  • İşte bir Hilâl bir Bilâl’e dost oldu. Diken yarası, ona gül ve gülnar kesildi.
  • نک هلالی با بلالی یار شد  ** زخم خار او را گل و گلزار شد 
  • Beden, diken yarası ile kalbura döndü ama canım, bedenim, devlet gülistanı oldu.
  • گر ز زخم خار تن غربال شد  ** جان و جسمم گلشن اقبال شد 
  • Beden, o kâfirin dikeninin zahmı önünde ama canım, Allah’nın sarhoşu!
  • تن به پیش زخم خار آن جهود  ** جان من مست و خراب آن و دود 
  • Canıma bir can kokusudur gelmede, merhametli sevgilimin kokusu erişmede. 950
  • بوی جانی سوی جانم می‌رسد  ** بوی یار مهربانم می‌رسد 
  • Mustafa, Miraçtan geldi, Bilâl’ine ne mutlu ne mutlu!
  • از سوی معراج آمد مصطفی  ** بر بلالش حبذا لی حبذا 
  • Sıddıyk, doğru özlü, doğru sözlü Bilâl’den bu sözleri duyunca tövbesinden el yudu.
  • چونک صدیق از بلال دم‌درست  ** این شنید از توبه‌ی او دست شست 
  • Allah razı olsun,Sıddıyk’ın bu vakayı Mustafa aleyhiselâm’a söylemesi, Bilâl’e, kâfirlerin yaptıkları zulümleri ve onun “Ahad ,Ahad” demesi yüzünden daha fazla zulmettiklerini anlatması,onu almak için birbirleriyle danışmaları
  • باز گردانیدن صدیق رضی الله عنه واقعه‌ی بلال را رضی الله عنه و ظلم جهودان را بر وی و احد احد گفتن او و افزون شدن کینه‌ی جهودان و قصه کردن آن قضیه پیش مصطفی علیه‌السلام و مشورت در خریدن او 
  • Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilâl’in halini anlattı.
  • بعد از آن صدیق پیش مصطفی  ** گفت حال آن بلال با وفا 
  • Dedi ki: O felekleri ölçen çevik ve kutlu kanatlı Bilâl, şimdi senin aşkına düşmüş, senin tuzağına tutulmuştur.
  • کان فلک‌پیمای میمون‌بال چست  ** این زمان در عشق و اندر دام تست