English    Türkçe    فارسی   

6
99-108

  • Ay, ekmekten de tesirli değildir ya. Nice ekmek vardır ki adamın can damarını koparır.
  • خود مثرتر نباشد مه ز نان  ** ای بسا نان که ببرد عرق جان 
  • Zühre, sudan daha tesirli değildir ya. Nice su vardır ki bedeni harap eder. 100
  • خود مثرتر نباشد زهره زآب  ** ای بسا آبا که کرد او تن خراب 
  • Fakat onun sevgisi senin canındadır da onun için dostun öğüdü bir kulağından girer, bir kulağından çıkar.
  • مهر آن در جان تست و پند دوست  ** می‌زند بر گوش تو بیرون پوست 
  • Fakat bil ki senin öğüdün de bize tesir etmez, bizim öğüdümüz de sana!
  • پند ما در تو نگیرد ای فلان  ** پند تو در ما نگیرد هم بدان 
  • Meğer ki göklerin anahtarları elinde olan sevgiliden sana hususi bir anahtar ihsan edile.
  • جز مگر مفتاح خاص آید ز دوست  ** که مقالید السموات آن اوست 
  • Bu söz, yıldıza benzer, aya benzer. Fakat Allah buyruğu olmaksızın tesir etmez.
  • این سخن هم‌چون ستاره‌ست و قمر  ** لیک بی‌فرمان حق ندهد اثر 
  • Bu cihetsiz yıldız, yalnız vahiy arayan kulaklara tesir eder. 105
  • این ستاره‌ی بی‌جهت تاثیر او  ** می‌زند بر گوشهای وحی‌جو 
  • Cihetten cihetsizlik âlemine gelin de sizi kurdu paralamasın der.
  • کی بیایید از جهت تا بی‌جهات  ** تا ندراند شما را گرگ مات 
  • Onun yıldızlar saçan pırıltısı karşısında şu dünya güneşi, bir yarasaya benzer.
  • آنچنان که لمعه‌ی درپاش اوست  ** شمس دنیا در صفت خفاش اوست 
  • Yedi mavi gök, onun kulluğundadır. Bir çavuşa benzeyen ay, onun derdiyle yanmada, erimededir.
  • هفت چرخ ازرقی در رق اوست  ** پیک ماه اندر تب و در دق اوست