Hiç kimse, başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez… Yüklenmez ama yüklenen ben değilim ki, onların yüklerini alan, onları hafifleten Allah’tır.” dedi.
هیچ وازر وزر غیری بر نداشت ** من نیم وازر خدایم بر فراشت
Civanım, yükü olmayan şeyhtir. Allah onu eldeki yay gibi eline almış, kabul etmiştir.
آنک بی وزرست شیخست ای جوان ** در قبول حق چواندر کف کمان
Şeyh kime derler? İhtiyara, yani saçı sakalı ağarmış adama derler. Fakat ey ümitsiz adam, bunun manasını bil.1790
شیخ کی بود پیر یعنی مو سپید ** معنی این مو بدان ای کژ امید
Kara saç, kara sakal, onun varlığıdır. Varlığından tek bir kıl bile kalmamalı.
هست آن موی سیه هستی او ** تا ز هستیاش نماند تای مو
Birisinin varlığı kalmadı mı pir ona derler. İster saçı sakalı siyah olsun, ister kır.
چونک هستیاش نماند پیر اوست ** گر سیهمو باشد او یا خود دوموست
O kara saç, kara sakal, insanlık sıfatıdır. Söylediğimiz kıl, sakal, bıyık kılları söylediğimiz saç baştaki değildir.
هست آن موی سیه وصف بشر ** نیست آن مو موی ریش و موی سر
İsa, beşikte “Genç olmadan şeyhsiz, piriz” diye bağırır.
عیسی اندر مهد بر دارد نفیر ** که جوان ناگشته ما شیخیم و پیر
Oğul, insan, insanlık sıfatlarının bir kısmından kurtuldu mu şeyh olmaz, fakat olgun bir adam olur.1795
گر رهید از بعض اوصاف بشر ** شیخ نبود کهل باشد ای پسر
İnsanlık sıfatlarından bir tek kara kıl bile kalmadı mı şeyh olur, Allah’a makbul bir adam haline gelir.
چون یکی موی سیه کان وصف ماست ** نیست بر وی شیخ و مقبول خداست
Fakat bir adam yaşlansa da saçı sakalı ağarsa hakikatte ne pirdir, ne Allah hası!
چون بود مویش سپید ار با خودست ** او نه پیرست و نه خاص ایزدست
Varlığında insanlık sıfatlarından bir tek kıl bile kalsa mensup olamaz, âlem halkından birisidir o!
ور سر مویی ز وصفش باقیست ** او نه از عرش است او آفاقیست
Şeyh’in, oğullarına ağlamadığına özür getirmesi
عذر گفتن شیخ بهر ناگریستن بر فرزندان
Şeyh, kendisine bu sözü söyleyen karısına dedi ki: “Arkadaş, merhametim, şefkatim yok, yüreğim katı sanma,
شیخ گفت او را مپندار ای رفیق ** که ندارم رحم و مهر و دل شفیق
Biz, kâfirler, Allah’a küfranı nimette bulunmuş olmakla beraber onlara acırız.1800
بر همه کفار ما را رحمتست ** گرچه جان جمله کافر نعمتست
Hatta halk onları taşlıyor diye köpeklere acırız.
بر سگانم رحمت و بخشایش است ** که چرا از سنگهاشان مالش است
Ben beni ısıran köpeğe de dua eder, Yarabbi sen onu bu huydan vazgeçir,
آن سگی که میگزد گویم دعا ** که ازین خو وا رهانش ای خدا
Adamları ısırmasın da halkın taşını, topacını yemesin derim.
این سگان را هم در آن اندیشه دار ** که نباشند از خلایق سنگسار
Allah, velileri âlemlere rahmet olmak üzere yeryüzüne getirmiştir.
زان بیاورد اولیا را بر زمین ** تا کندشان رحمة للعالمین
Onlar, halkı Allah’ın haremine davet ederler, Hakk’a da “Yarabbi bunları sen kurtar” diye dua ederler.1805
خلق را خواند سوی درگاه خاص ** حق را خواند که وافر کن خلاص
Bu yüzden halka usanmadan öğüt verirler. Halk, öğütlerini kabul etmedi mi, “ Yarabbi, sen bunlara acı sen kapını kapama “ derler.
جهد بنماید ازین سو بهر پند ** چون نشد گوید خدایا در مبند
Halkın mazhar olduğu rahmet, cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er, külli rahmete mazhardır.
رحمت جزوی بود مر عام را ** رحمت کلی بود همام را
Allah’ın cüz’i rahmetine mazhar olan, küllî rahmete ulaştı mı rahmet denizi kesilir, yol gösterici olur.
رحمت جزوش قرین گشته بکل ** رحمت دریا بود هادی سبل
Ey cüz’i rahmet, külle ulaş… Ey külli rahmet sen de yürü, halka yol göster.
رحمت جزوی بکل پیوسته شو ** رحمت کل را تو هادی بین و رو
Cüz’i rahmete mazhar olan ve o mertebede kalan, denizin yolunu bilmez. Kuyuları da denize benzer sanır!1810
تا که جزوست او نداند راه بحر ** هر غدیری را کند ز اشباه بحر
Denizin yolunu bilmedikçe nasıl yol alır, halkı nasıl denize götürür, denize ulaştırır?
چون نداند راه یم کی ره برد ** سوی دریا خلق را چون آورد
Sel ve nehir gibi denize kadar akıp gitti mi o vakit denize ulaşır, denizle birleşir.
متصل گردد به بحر آنگاه او ** ره برد تا بحر همچون سیل و جو
Bundan önce halkı davet etse bile bu daveti taklittir. Yolu, varılacak makamı görerek yahut Allah’tan vahiy ve ilhamla, Allah kuvvetiyle değil!”
ور کند دعوت به تقلیدی بود ** نه از عیان و وحی تاییدی بود
Kadın, “Peki mademki herkese acıyorsun, bu sürünün çobanı gibi sürünün etrafında dönüp dolaşıyorsun demektir.
گفت پس چون رحم داری بر همه ** همچو چوپانی به گرد این رمه
Ecel cellâdı, oğullarını vurup öldürdüğü halde nasıl oluyor da kendi oğluna ağlamıyorsun?1815
چون نداری نوحه بر فرزند خویش ** چونک فصاد اجلشان زد بنیش
Gözyaşları, merhamete delildir, yürek yanmadıkça göz yaşaramaz, neden gözlerinde yaş yok, niçin ağlamıyorsun ya?” dedi.
چون گواه رحم اشک دیدههاست ** دیدهی تو بی نم و گریه چراست
Şeyh kadına yüz çevirip dedi ki. “Kocakarı, kış mevsimi, temmuz ayına benzemez.
رو به زن کرد و بگفتش ای عجوز ** خود نباشد فصل دی همچون تموز
İsterse hepsi ölsün, isterse diri kalsın… Gönül gözünden kaybolmuyorlar ki!
جمله گر مردند ایشان گر حیاند ** غایب و پنهان ز چشم دل کیاند
Onları gözümün önünde görüp dururken neden senin gibi yüzümü yırtayım?
من چو بینمشان معین پیش خویش ** از چه رو رو را کنم همچون تو ریش
Zamanın devranından çıktılar… Çıktılar ama onlar yine benimle beraber, etrafımda oynayıp duruyorlar!1820
گرچه بیروناند از دور زمان ** با مناند و گرد من بازیکنان
Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan. Hâlbuki ben aziz sevgililerimle vuslattayım, koşuşup duruyorum.
گریه از هجران بود یا از فراق ** با عزیزانم وصالست و عناق
Halk onları rüyada görür, bense uyanıkken onları apaşikâr görüyorum.
خلق اندر خواب میبینندشان ** من به بیداری همیبینم عیان
Bu cihandan kendimi gizledim mi, duygu yaprağını varlık ağacından silktim mi onlarla beraberim.
زین جهان خود را دمی پنهان کنم ** برگ حس را از درخت افشان کنم
Kadınım, duygu akla esirdir, fakat bil ki akılda ruhun esiridir.
حس اسیر عقل باشد ای فلان ** عقل اسیر روح باشد هم بدان
Can, aklın bağlı olan ellerini çözdü mü haline imkân bulunmayan işleri de yapar, düzer.1825
دست بستهی عقل را جان باز کرد ** کارهای بسته را هم ساز کرد
Duygularla düşünceler, duru suyun yüzünü çer çöp gibi kaplamıştır.
حسها و اندیشه بر آب صفا ** همچو خس بگرفته روی آب را
Aklın eli, onları bir tarafa atar, su meydana çıkar.
دست عقل آن خس به یکسو میبرد ** آب پیدا میشود پیش خرد
Çerçöp habbeler gibi suyun yüzünü örter. Fakat bunlar bir tarafa sürüldü mü su görünür.
خس بس انبه بود بر جو چون حباب ** خس چو یکسو رفت پیدا گشت آب
Allah, aklın elini açmadıkça hava, suyumuzun yüzünü çerçöple, süprüntüyle doldurur.
چونک دست عقل نگشاید خدا ** خس فزاید از هوا بر آب ما
Suyu daima örter; hava buna güler; akılsa ağlar durur.1830
آب را هر دم کند پوشیده او ** آن هوا خندان و گریان عقل تو
Allah korkusu, havanın ellerini bağlarsa Hakk aklın ellerini çözer.
چونک تقوی بست دو دست هوا ** حق گشاید هر دو دست عقل را
Hizmetkârın âkil olursa sana galip olan duygularda mahkûmun olur.
پس حواس چیره محکوم تو شد ** چون خرد سالار و مخدوم تو شد
Gayba mensup sırlar, can âleminden zuhur etsin diye duyguları zahirî olmayan bir uykuya daldırır da,
حس را بیخواب خواب اندر کند ** تا که غیبیها ز جان سر بر زند
İnsan uyanıkken rüyalar da görür, insana gök kapıları da açılır.
هم به بیداری ببینی خوابها ** هم ز گردون بر گشاید بابها
Kör Şeyhin Kur’an’ı yüzünden okuması ve Kur’an okurken gözlerinin görmesi
قصهی خواندن شیخ ضریر مصحف را در رو و بینا شدن وقت قرائت
Yoksul şeyhin biri, bir vakitler kör bir pirin evinde bir mushaf gördü.1835
دید در ایام آن شیخ فقیر ** مصحفی در خانهی پیری ضریر
Temmuz ayı idi, ona mihman olmuştu: O iki zâhit, birkaç gün bir araya gelmişlerdi.
پیش او مهمان شد او وقت تموز ** هر دو زاهد جمع گشته چند روز
Kendi kendisine “Burada mushafın ne işi var? Bu adam kör” dedi.
گفت اینجا ای عجب مصحف چراست ** چونک نابیناست این درویش راست