English    Türkçe    فارسی   

3
2454-2503

  • Hele bakın, benim boynuzlarım var, şu âlemde cehennem öküzünü bir görün diye kendisini kendisi gösterir!”
  • که ببینیدم که دارم شاخها ** گاو دوزخ را ببینید از ملا
  • Zalimin eliyle ayağının dünyada da zalimin sırrına şahadet etmesi
  • گواهی دادن دست و پا و زبان بر سر ظالم هم در دنیا
  • Elin, ayağın, içinde sakladığın şeye bu âlemde de şahadet eder. 2455
  • پس همینجا دست و پایت در گزند ** بر ضمیر تو گواهی می‌دهند
  • İtikat ettiğin şeyleri söyle, gizleme diye gönlündeki şey, başına dikilir.
  • چون موکل می‌شود برتو ضمیر ** که بگو تو اعتقادت وا مگیر
  • Hele kızdığın, söylenmeye başladığın zaman yok mu… Gizlendiğin şeyleri kıldan kıla meydana çıkarır.
  • خاصه در هنگام خشم و گفت و گو ** می‌کند ظاهر سرت را مو بمو
  • Zulümde cefa, bu âlemde senin başına dikiliyor, bu iş için tayin edilmiş bir memur kesiliyor da hadi, ey el, ey ayak, yaptıklarını söyle, beni meydana çıkar diyor ya…
  • چون موکل می‌شود ظلم و جفا ** که هویدا کن مرا ای دست و پا
  • İçinde gizlediğin şey, sırrının gemini ele alıyor, hele kızıp coştuğun zaman onu istediği gibi sürüp götürüyor ya…
  • چون همی‌گیرد گواه سر لگام ** خاصه وقت جوش و خشم و انتقام
  • Demek ki gizlediği şeyi ta ovalara çıkarsın da bayrak gibi diksin, el âleme göstersin diye Allah, zulmeden kötülükte bulunan kişinin başına bu memuru dikiyor. 2460
  • پس همان کس کین موکل می‌کند ** تا لوای راز بر صحرا زند
  • Bunu yapan Allah, mahşer gününde de sırrını meydana çıkarmak için başka memurlar yaratmaya kadirdir.
  • پس موکلهای دیگر روز حشر ** هم تواند آفرید از بهر نشر
  • Zaten ey zulümde, kinde elden ele geçmiş, herkesçe ne olduğu bilinmiş, anlaşılmış adam, senin için, dışın meydanda… Elinin, ayağının şahadetine ne ihtiyaç var?
  • ای بده دست آمده در ظلم و کین ** گوهرت پیداست حاجت نیست این
  • Kötülüğünü, ziyankârlığını etrafa yaymaya hacet yok. Senin ateşten ibaret olan içini herkes biliyor.
  • نیست حاجت شهره گشتن در گزند ** بر ضمیر آتشینت واقف‌اند
  • Nefsinden, her an, beni görün, ben cehennemliğim diye yüzlerce kıvılcım sıçramada.
  • نفس تو هر دم بر آرد صد شرار ** که ببینیدم منم ز اصحاب نار
  • Ben ateşin cüz’üyüm, işte aslıma gidiyorum. Nur değilim ki Allah’a gideyim demekte. 2465
  • جزو نارم سوی کل خود روم ** من نه نورم که سوی حضرت شوم
  • Bu hak, hukuk tanımaz zalim gibi. Bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti.
  • همچنان کین ظالم حق ناشناس ** بهر گاوی کرد چندین التباس
  • Hâlbuki o, efendisinden yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı. Babacığım, işte senin nefis dediğin de budur. Tek hemen ondan kesile gör!
  • او ازو صد گاو برد و صد شتر ** نفس اینست ای پدر از وی ببر
  • Bu zalim, bir gün bile Allah’a yüz tutup ağlamadı, inlemedi. Ağzından bir kerecik olsun aşkla, dertle “Yarabbi” sözü çıkmadı.
  • نیز روزی با خدا زاری نکرد ** یا ربی نامد ازو روزی بدرد
  • “Allah’ım, düşmanımı hoşnut et. Ben bir ziyankârlıkta bulundum ama sen onu kâra tebdil eyle.
  • کای خدا خصم مرا خشنود کن ** گر منش کردم زیان تو سود کن
  • Yanlışlıkla bir adam öldürdüysem diyetini vermek, akrabama düşer. Elest gününden beri benim canıma yakın olan sensin” demedi. 2470
  • گر خطا کشتم دیت بر عاقله‌ست ** عاقله‌ی جانم تو بودی از الست
  • Ey hür can, sen ona tövbe etmesi, yargılanma dilemesi için inci verirsin de o sana taş bile vermez… İşte nefsin insafı!
  • سنگ می‌ندهد به استغفار در ** این بود انصاف نفس ای جان حر
  • Halkın o ağacın dibine gitmesi
  • برون رفتن به سوی آن درخت
  • Halk, şehirden çıkıp o ağca doğru gidince Davut, “Önce ellerini bağlayın şu zalimin de
  • چون برون رفتند سوی آن درخت ** گفت دستش را سپس بندید سخت
  • Sonra suçunu meydana koyalım, adalet bayrağını ovaya dikelim” dedi.
  • تا گناه و جرم او پیدا کنم ** تا لوای عدل بر صحرا زنم
  • Sonra dedi ki: Ey köpek, sen bu adamın atasını öldürdün. Sen o zatın kölesiydin, bu yüzden onun kanına girdin.
  • گفت ای سگ جد او را کشته‌ای ** تو غلامی خواجه زین رو گشته‌ای
  • Efendini öldürüp malını, mülkünü zapt ettin. Fakat Allah bunu meydana çıkardı. 2475
  • خواجه را کشتی و بردی مال او ** کرد یزدان آشکارا حال او
  • Karın yok mu? Onun cariyesiydi. Onunla birleştin de bu kötü işi yaptın.
  • آن زنت او را کنیزک بوده است ** با همین خواجه جفا بنموده است
  • Ondan erkek, dişi… Ne doğduysa hepsine mirasçı bu adamdır.
  • هر چه زو زایید ماده یا که نر ** ملک وارث باشد آنها سر بسر
  • Çünkü sen bir kölesin, çalışıp çabalarsın, eline geçen onundur. Şeriat mı aradın, al sana mükemmel bir şeriat, hadi şimdi yürü bakalım!
  • تو غلامی کسب و کارت ملک اوست ** شرع جستی شرع بستان رو نکوست
  • Sen burada efendini zari zari ağlatarak öldürdün. Efendin sana burada, aman yapma, etme diyordu.
  • خواجه را کشتی باستم زار زار ** هم برینجا خواجه گویان زینهار
  • Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün. 2480
  • کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک
  • İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!
  • نک سرش با کارد در زیر زمین ** باز کاوید این زمین را همچنین
  • Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, efendisine işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.”
  • نام این سگ هم نبشته کارد بر ** کرد با خواجه چنین مکر و ضرر
  • Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
  • همچنان کردند چون بشکافتند ** در زمین آن کارد و سر را یافتند
  • Halka bir velveledir düştü. Hepsi de zünnarlarını kestiler.
  • ولوله در خلق افتاد آن زمان ** هر یکی زنار ببرید از میان
  • Ondan sonra öküzü kesene “Gel buraya hak sahibi, bu yüzü karadan hakkını al” dedi. 2485
  • بعد از آن گفتش بیا ای دادخواه ** داد خود بستان بدان روی سیاه
  • Davud Aleyhisselâm’ın bu delili gösterdikten sonra katilin kısas edilmesini emretmesi
  • قصاص فرمودن داود علیه السلام خونی را بعد از الزام حجت برو
  • Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini emretti. Ne hile yaparsa yapsın, Allah bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
  • هم بدان تیغش بفرمود او قصاص ** کی کند مکرش ز علم حق خلاص
  • Allah’ın hilmi, müdarada bulunur. Bulunur ama adam, haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
  • حلم حق گرچه مواساها کند ** لیک چون از حد بشد پیدا کند
  • Kan uyumaz. Gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.
  • خون نخسپد درفتد در هر دلی ** میل جست و جوی و کشف مشکلی
  • Kıyamet gününün sahibi olan Allah’ın adaleti, şunun, bunun gönlünden zuhur eder durur.
  • اقتضای داوری رب دین ** سر بر آرد از ضمیر آن و این
  • “Filân ne oldu, hali nedir, kim öldürdü acaba?” diye topraktan ekin fışkırır gibi şunun, bunun gönlünden meraklar fışkırır. 2490
  • کان فلان چون شد چه شد حالش چه گشت ** همچنانک جوشد از گلزار کشت
  • Gönüllerdeki bu meraklar, bu araştırmalar, bundan bahsetmeler, hep o kanın kaynamasıdır.
  • جوشش خون باشد آن وا جستها ** خارش دلها و بحث و ماجرا
  • O adamın gizli sırrı meydana çıkınca Davud’un mucizesi halka yayıldı; bu mucize bir dereceyken halk tarafından âdeta iki derece meşhur oldu.
  • چونک پیداگشت سر کار او ** معجزه داود شد فاش و دوتو
  • Herkes baş açık gelip yerlere secde etmekte,
  • خلق جمله سر برهنه آمدند ** سر به سجده بر زمینها می‌زدند
  • “Biz doğuştan körmüşüz, senden yüzlerce şaşılacak şey gördük.
  • ما همه کوران اصلی بوده‌ایم ** از تو ما صد گون عجایب دیده‌ایم
  • Taş, Talût’la beraber savaşa giderken sana söyledi, beni al dedi. 2495
  • سنگ با تو در سخن آمد شهیر ** کز برای غزو طالوتم بگیر
  • Sen elinde bir sapan, üç tane de taş olduğu halde geldin, yüz binlerce adamı birbirine kattın, kırdın, geçirdin.
  • تو به سه سنگ و فلاخن آمدی ** صد هزاران مرد را بر هم زدی
  • Taşların yüz binlerce parçaya ayrıldı, her parçası bir düşmanın kanını içti.
  • سنگهایت صدهزاران پاره شد ** هر یکی هر خصم را خون‌خواره شد
  • Demir, elinde mum gibi yumuşadı, onunla zırh yaptın, bu da âleme yayıldı, herkes bildi.
  • آهن اندر دست تو چون موم شد ** چون زره‌سازی ترا معلوم شد
  • Dağlar sana şükredici risaleler oldu, seninle berber adam gibi Zebur okudular!
  • کوهها با تو رسایل شد شکور ** با تو می‌خوانند چون مقری زبور
  • Senin sözünle yüz binlerce kişinin can gözü açıldı, gayb âlemine hazırlandı. 2500
  • صد هزاران چشم دل بگشاده شد ** از دم تو غیب را آماده شد
  • Fakat onların hepsinden kuvvetli mucizen bu: Sen, insana hayat bağışlamaktasın, bu bağışlaman daimî,
  • و آن قوی‌تر زان همه کین دایمست ** زندگی بخشی که سرمد قایمست
  • Zaten bütün mucizelerin canı da bu… Ölüye ebedî hayat bağışlamak!” demekteydi.
  • جان جمله‌ی معجزات اینست خود ** کو ببخشد مرده را جان ابد
  • Zalim öldürüldü, bütün bir dünya dirildi. Halkın hepsi de yeni baştan Allah’a kul oldu.
  • کشته شد ظالم جهانی زنده شد ** هر یکی از نو خدا را بنده شد
  • İnsanın nefsi, öküzü öldüren davacıya benzer, öldüren de akıldır. Davud, Tantı yahut Allah vekili olan şeyhtir. Zalim, onun yardımıyla öldürülebilir. Çalışıp kazanamadan hesapsız rızık, onun himmetiyle elde edilebilir… İnsan, onun sayesinde devlete erişir, zenginleşir
  • بیان آنک نفس آدمی بجای آن خونیست کی مدعی گاو گشته بود و آن گاو کشنده عقلست و داود حقست یا شیخ کی نایب حق است کی بقوت و یاری او تواند ظالم را کشتن و توانگر شدن به روزی بی‌کسب و بی‌حساب