English    Türkçe    فارسی   

4
3430-3479

  • Bu cana canlar katan söz, Nil suyudur... Yarabbi sen onu Kipti’nin gözüne kan göster! 3430
  • آب نیلست این حدیث جان‌فزا ** یا ربش در چشم قبطی خون نما
  • Kıpti’nin, Beni İsrail kabîlelerinden birine mensup olan bir adama “Dostluk ve kardeşlik hatırı için kendi niyetine Nil’den bir testi doldur,dudağıma dayada içeyim.Çünkü siz İsrailoğulları,kaplarınızı kendiniz için doldurdunuz mu arı duru su oluyor,biz Kıpti’ler doldurduk mu kan kesiliyor”diye yalvarması
  • لابه کردن قبطی سبطی را کی یک سبو بنیت خویش از نیل پر کن و بر لب من نه تا بخورم به حق دوستی و برادری کی سبو کی شما سبطیان بهر خود پر می‌کنید از نیل آب صاف است و سبوکی ما قبطیان پر می‌کنیم خون صاف است
  • Duydum ki bir kıpti, susuzluktan bunalıp İsrail oğullarının birisinin evine geldi;
  • من شنیدم که در آمد قبطیی ** از عطش اندر وثاق سبطیی
  • Dedi ki: Seninle dostum, arkadaşım... bugün de bir hacetim var, senden istemeye geldim.
  • گفت هستم یار و خویشاوند تو ** گشته‌ام امروز حاجتمند تو
  • Çünkü Musa büyücülük, afsunculuk etti... nihayet Nilin suyu bize kan kesildi.
  • زانک موسی جادوی کرد و فسون ** تا که آب نیل ما را کرد خون
  • İsrail oğulları alınca duru su oluyor, içiyorlar... halbuki Kıpti’nin gözü bağlanmış, ona kan oluyor.
  • سبطیان زو آب صافی می‌خورند ** پیش قبطی خون شد آب از چشم‌بند
  • Kıpti kavmi işte buracıkta susuzluktan ölüp gidiyor. Bu, ya bahtsızlığından, ya kendi kötülüğünden! 3435
  • قبط اینک می‌مرند از تشنگی ** از پی ادبار خود یا بدرگی
  • Kendin için bir tas su doldur da bu eski dost suyundan içsin senin!
  • بهر خود یک طاس را پر آب کن ** تا خورد از آبت این یار کهن
  • Çünkü o, kendin için doldursan kan olmaz temiz ve duru su olur!
  • چون برای خود کنی آن طاس پر ** خون نباشد آب باشد پاک و حر
  • Ben de sana tâbi olarak su içmiş olayım... tâbi olan kişi, tâbi olduğu kişinin lûtfuyle dertten kurtulur.
  • من طفیل تو بنوشم آب هم ** که طفیلی در تبع به جهد ز غم
  • İsrail oğlu peki canım efendim dedi... sana bir hizmet edeyim, istediğini yapayım a gözümün nuru!
  • گفت ای جان و جهان خدمت کنم ** پاس دارم ای دو چشم روشنم
  • Senin muradına gideyim, seni sevindireyim... kulun, kölen olayım da hürlük edeyim! 3440
  • بر مراد تو روم شادی کنم ** بنده‌ی تو باشم آزادی کنم
  • Tası Nil’den doldurdu, ağzına dayadı, yarısını içti.
  • طاس را از نیل او پر آب کرد ** بر دهان بنهاد و نیمی را بخورد
  • Sonra tası su isteyene doğru eğdi, sen de iç dedi... su derhal kara kan kesildi.
  • طاس را کژ کرد سوی آب‌خواه ** که بخور تو هم شد آن خون سیاه
  • Tekrar kendi tarafına eğdi, kan su oldu... Kıpti kızdı alevlendi.
  • باز ازین سو کرد کژ خون آب شد ** قبطی اندر خشم و اندر تاب شد
  • Bir müddet oturdu... hiddeti geçince dedi ki: Ey ulu kılıç,
  • ساعتی بنشست تا خشمش برفت ** بعد از آن گفتش کای صمصام زفت
  • Ey kardeş, şu düğümün açılmasına çare nedir?İsrail oğlu dedi ki: Bunu takva sahibi içer. 3445
  • ای برادر این گره را چاره چیست ** گفت این را او خورد کو متقیست
  • Takva sahibi da Firavun’un gittiği yoldan usanan, Musa’laşan kişidir.
  • متقی آنست کو بیزار شد ** از ره فرعون و موسی‌وار شد
  • Musa’ya uy, Musa kavmi ol da bu suyu iç... ayla uzlaş da ay ışığını gör.
  • قوم موسی شو بخور این آب را ** صلح کن با مه ببین مهتاب را
  • Tanrı kullarına kızgınlığından gözünde yüz binlerce karanlık var!
  • صدهزاران ظلمتست از خشم تو ** بر عبادالله اندر چشم تو
  • Kızgınlığını yatıştır da gözlerini aç, neşelen... dostlarından ibret al da üstat ol!
  • خشم بنشان چشم بگشا شاد شو ** عبرت از یاران بگیر استاد شو
  • Sende Kaf dağı gibi küfür varken nasıl olur da Nil’den avucuna su almada bana tabi olabilirsin sen? 3450
  • کی طفیل من شوی در اغتراف ** چون ترا کفریست هم‌چون کوه قاف
  • Dağ iğne deliğinden geçer mi hiç? Geçer... ancak tek bir iplik haline gelirse!
  • کوه در سوراخ سوزن کی رود ** جز مگر که آن رشته‌ی یکتا شود
  • Dağı tövbenle saman çöpü haline getir de suçları bağışlananların kadehini güzelce al, hoş bir hal de çek gitsin.
  • کوه را که کن به استغفار و خوش ** جام مغفوران بگیر و خوش بکش
  • Fakat bu hileyle onu nasıl içebilirsin ki Tanrı, onu kafirlere hâram etmiştir.
  • تو بدین تزویر چون نوشی از آن ** چون حرامش کرد حق بر کافران
  • A iftiralara uğramış iftiracı, hileyi düzeni yaratan Tanrı, nasıl olur da senin hilene, düzenine kapılır?
  • خالق تزویر تزویر ترا ** کی خرد ای مفتری مفترا
  • Musa kavminden ol... hilenin faydası yok... senin hilen yel ölçmekten ibaret! 3455
  • آل موسی شو که حیلت سود نیست ** حیله‌ات باد تهی پیمودنیست
  • Suyun haddimi var, Tanrı emrini terk etsin de kafirlere su olsun!
  • زهره دارد آب کز امر صمد ** گردد او با کافران آبی کند
  • Sen sanıyor musun ki ekmek yemektesin? Yılan zehri, ömür törpüsü yiyorsun sen!
  • یا تو پنداری که تو نان می‌خوری ** زهر مار و کاهش جان می‌خوری
  • Fakat sevgilinin buyruğunu terk eden kişiye nasıl yarar?
  • نان کجا اصلاح آن جانی کند ** کو دل از فرمان جانان بر کند
  • Sanır mısın ki Mesnevi sözlerini okuyasın da ucuzca, bedavaca duyasın, anlayasın!
  • یا تو پنداری که حرف مثنوی ** چون بخوانی رایگانش بشنوی
  • Yahut hikmet sözleri ve gizli sırlar, kolayca kulağına girsin ağzına gelsin! 3460
  • یا کلام حکمت و سر نهان ** اندر آید زغبه در گوش و دهان
  • Duyarsın, duyarsın ama sana masal gibi gelir... dışyüzünü duyarsın, iç yüzünü değil!
  • اندر آید لیک چون افسانه‌ها ** پوست بنماید نه مغز دانه‌ها
  • Bir güzel, başına, yüzüne çarşafını örtmüş, senden yüzünü gizlemiş!
  • در سر و رو در کشیده چادری ** رو نهان کرده ز چشمت دلبری
  • İnadından Kuran, sana nasıl gelirse Şehname yahut Kilile ve Demine de öyle gelir!
  • شاه‌نامه یا کلیله پیش تو ** هم‌چنان باشد که قرآن از عتو
  • İnayet sürmesi gözünü aydınlatır, açarsa doğrucuyla mecazı o vakit ayırt eder, anlarsın!
  • فرق آنگه باشد از حق و مجاز ** که کند کحل عنایت چشم باز
  • Yoksa koku almayan adama mis de bir, fışkı da... değil mi ki koku almıyor! 3465
  • ورنه پشک و مشک پیش اخشمی ** هر دو یکسانست چون نبود شمی
  • Ululuk ıssı Tanrının sözünü okumaktan maksat kendini usançtan, elemden kurtarmaktır.
  • خویشتن مشغول کردن از ملال ** باشدش قصد از کلام ذوالجلال
  • Çünkü vesvese ve gussa ateşi, bu sözle yatışır... bu söz, insanın derdine deva olur.
  • کاتش وسواس را و غصه را ** زان سخن بنشاند و سازد دوا
  • Bu kadar bir ateşi söndürmede akılca duru ve temiz su da birdir, sidik de!
  • بهر این مقدار آتش شاندن ** آب پاک و بول یکسان شدن به فن
  • Vesvese ateşini, su da sidik de... her ikisi de uykunun, dert ve gussa ateşini söndürmesi gibi söndürür.
  • آتش وسواس را این بول و آب ** هر دو بنشانند هم‌چون وقت خواب
  • Fakat Tanrının ruhlu sözü olan bu temiz suyun, 3470
  • لیک گر واقف شوی زین آب پاک ** که کلام ایزدست و روحناک
  • Candan bütün vesveseleri tamamı ile giderdiğini bilsen gönül, gül bahçesinin yolunu bulur, o bahçeye varır.
  • نیست گردد وسوسه کلی ز جان ** دل بیابد ره به سوی گلستان
  • Çünkü Tanrı kitaplarının sırrından bir koku alan, bağlarda, dere kıyılarında uçar durur.
  • زانک در باغی و در جویی پرد ** هر که از سر صحف بویی برد
  • Sen yoksa velilerin yüzünü de bizim gördüğümüz gibi midir sanırsın?
  • یا تو پنداری که روی اولیا ** آنچنان که هست می‌بینیم ما
  • Peygamber bile müminler nasıl oluyor da benim yüzümü göremiyorlar diye hayrette kaldı.
  • در تعجب مانده پیغامبر از آن ** چون نمی‌بینند رویم مومنان
  • Halk, nasıl oluyor da yüzümün nurunu görmüyorlar? Halbuki o nur, doğu güneşinin nurunu bile aştı... 3475
  • چون نمی‌بینند نور روم خلق ** که سبق بردست بر خورشید شرق
  • Yok, görüp duruyorlarsa bu şaşırma nedir? diyordu. Nihayet o yüz, gizlilikler âlemindedir diye vahiy geldi.
  • ور همی‌بینند این حیرت چراست ** تا که وحی آمد که آن رو در خفاست
  • Yüzünü kâfirler görmesin diye sence ay ama halka göre bulut.
  • سوی تو ماهست و سوی خلق ابر ** تا نبیند رایگان روی تو گبر
  • Bu şaraptan halk ve ileri gelenler içmesin diye sence tane ama halka göre tuzak!
  • سوی تو دانه‌ست و سوی خلق دام ** تا ننوشد زین شراب خاص عام
  • Tanrı, “Onlar sana bakarlar” fakat hamam duvarındaki resimlere benzerler... “Bakarlar da görmezler” dedi.
  • گفت یزدان که تراهم ینظرون ** نقش حمامند هم لا یبصرون