English    Türkçe    فارسی   

5
2930-2979

  • Ben,Mecusilerin kusuru,yahut kafirsem de Tanrı hakkında yine böyle bir zanda bulunamam. 2930
  • من اگر ننگ مغان یا کافرم  ** آن نیم که بر خدا این ظن برم 
  • Bir kimse,onun dileği olmadan ülkesinde gezsin,dolaşsın,buyruk yürütsün...buna imkan yoktur.
  • که کسی ناخواه او و رغم او  ** گردد اندر ملکت او حکم جو 
  • Birisi onu ülkesini ele geçirsin de soluğu yaratan Tanrı,bir nefes bile alamasın,bir şey bile söylemesin, böyle şey olmaz.
  • ملکت او را فرو گیرد چنین  ** که نیارد دم زدن دم آفرین 
  • Eğer Tanrı,bir adamdan şeytanı sürüp kovmak diler de buna rağmen Şeytan,her an o adamın derdini arttırırsa,
  • دفع او می‌خواهد و می‌بایدش  ** دیو هر دم غصه می‌افزایدش 
  • Bu şeytana kul olmak gerek. Çünkü her mecliste üstün çıkan o.
  • بنده‌ی این دیو می‌باید شدن  ** چونک غالب اوست در هر انجمن 
  • Ben, aman Şeytan bunu benden kapmasın der durursam peki,böyle bir anda o ihsanlar sahibi Tanrı neden elimi tutmaz. 2935
  • تا مبادا کین کشد شیطان ز من  ** پس چه دستم گیرد آنجا ذوالمنن 
  • Onun dilediği oluyorsa artık benim işim kimden düzelir ki?
  • آنک او خواهد مراد او شود  ** از کی کار من دگر نیکو شود 
  • Şeytanın Tanrı kapısındaki hali
  • مثل شیطان بر در رحمان 
  • Haşa;Tanrı,neyi dilerse o olur. O,mekan aleminde de hakimdir, mekansızlık aleminde de.
  • حاش لله ایش شاء الله کان  ** حاکم آمد در مکان و لامکان 
  • Hiçbir kimse,onun ülkesinde onun emri olmadıkça bir kılı bile kımıldatamaz.
  • هیچ کس در ملک او بی‌امر او  ** در نیفزاید سر یک تای مو 
  • Mülk onundur,ferman onun.Onun kapısında en aşağılık köpek, Şeytandır,
  • ملک ملک اوست فرمان آن او  ** کمترین سگ بر در آن شیطان او 
  • Türkmenin, kapısında bir köpeği olsa,o köpek,onun kapısına yüzünü,başını koyup yatsa, 2940
  • ترکمان را گر سگی باشد به در  ** بر درش بنهاده باشد رو و سر 
  • Evin çocukları,kuyruğunu bile çekseler aldırmaz, onların ellerinde oyuncak olur.
  • کودکان خانه دمش می‌کشند  ** باشد اندر دست طفلان خوارمند 
  • Fakat yoldan bir yabancı geçse erkek arslan gibi ona saldırır.
  • باز اگر بیگانه‌ای معبر کند  ** حمله بر وی هم‌چو شیر نر کند 
  • Çünkü 'Kafirlere şiddetlidir',dosta gül gibidir, düşmana diken gibi.
  • که اشداء علی الکفار شد  ** با ولی گل با عدو چون خار شد 
  • Türkmen,ona tutmaç suyu bile verse o, buna razı olur, bekçiliğini yapar.
  • ز آب تتماجی که دادش ترکمان  ** آنچنان وافی شدست و پاسبان 
  • Peki, köpek Şeytanı da Tanrı yaratmıştır. Onda yüzlerce düşünce, yüzlerce hile halk etmiştir. 2945
  • پس سگ شیطان که حق هستش کند  ** اندرو صد فکرت و حیلت تند 
  • İyinin,kötünün yüzsuyunu gidersin diye yüzsularını ona gıda etmiştir.
  • آب روها را غذای او کند  ** تا برد او آب روی نیک و بد 
  • Halkın yüzsuyu, ona verilen tutmaç suyudur. Şeytan bunu yer,bununla doyar.
  • این تتماجست آب روی عام  ** که سگ شیطان از آن یابد طعام 
  • Böyle olduğu halde nasıl olur da canı, kudret otağının önünde kurban olmaz?
  • بر در خرگاه قدرت جان او  ** چون نباشد حکم را قربان بگو 
  • İyilerden de,kötülerden de sürü sürü nice kişiler var ki ayaklarını yere döşemiş, köpek gibi o kapıya yönelmiştir.
  • گله گله از مرید و از مرید  ** چون سگ باسط ذراعی بالوصید 
  • Hepsi de Tanrılık mağarasının eşiğinde köpek gibi yatmışlar, zerre zerre buyruk beklemede,kulak kabartmadalar. 2950
  • بر در کهف الوهیت چو سگ  ** ذره ذره امرجو بر جسته رگ 
  • Ey köpek Şeytan, halk bu yola ayak bastı mı onları sına.
  • ای سگ دیو امتحان می‌کن که تا  ** چون درین ره می‌نهند این خلق پا 
  • Saldır onlara, onları buraya koma. Bu suretle bak bakalım,doğrulukta hangisi er, hangisi dişi?
  • حمله می‌کن منع می‌کن می‌نگر  ** تا که باشد ماده اندر صدق و نر 
  • “Tanrıya sığınırım” neden denir? Köpek, kızıp saldırmaya başlayınca değil mi?
  • پس اعوذ از بهر چه باشد چو سگ  ** گشته باشد از ترفع تیزتگ 
  • Ey Hıta Türkü "Tanrı'ya sığınırım" demek, köpeğe bağır, yolu aç da,
  • این اعوذ آنست کای ترک خطا  ** بانگ بر زن بر سگت ره بر گشا 
  • Otağının kapısına geleyim, senin cömertliğinden bir hacet dileyeyim demektir. 2955
  • تا بیایم بر در خرگاه تو  ** حاجتی خواهم ز جود و جاه تو 
  • Türk, köpeğin saldırışından âciz olunca bu "Tanrı'ya sığınırım" demek, bu feryadetmek, yerinde bir iş değildir.
  • چونک ترک از سطوت سگ عاجزست  ** این اعوذ و این فغان ناجایزست 
  • Türk de "Tanrı'ya sığınırım" bu köpekten. Bu köpeğin yüzünden yurdumda âciz kaldım.
  • ترک هم گوید اعوذ از سگ که من  ** هم ز سگ در مانده‌ام اندر وطن 
  • Sen, bu kapıya gelmeme yardım etmiyorsun, ben de kapıdan çıkamıyorum derse,
  • تو نمی‌یاری برین در آمدن  ** من نمی‌آرم ز در بیرون شدن 
  • Artık, Türkün de başına toprak, konuğun da. Bir köpek, ikisinin de boynunu bağlıyor demek!
  • خاک اکنون بر سر ترک و قنق  ** که یکی سگ هر دو را بندد عنق 
  • Hâşa... Tanrı hakkı için Türk, bir nara attı mı köpek kim oluyor? Erkek aslan bile kan kusar. 2960
  • حاش لله ترک بانگی بر زند  ** سگ چه باشد شیر نر خون قی کند 
  • Ey kendine Tanrı aslanı diyen, yıllar oldu, köpeklikte kaldın.
  • ای که خود را شیر یزدان خوانده‌ای  ** سالها شد با سگی در مانده‌ای 
  • Bu köpek, senin için nasıl av avlayabilir ki sen apaçık köpeğe av olmuşsun!
  • چون کند این سگ برای تو شکار  ** چون شکار سگ شدستی آشکار 
  • Sünni müslümanın Cebrî kâfire cevap verip kulun ihtiyarı olduğuna dair delil göstermesi. Sünnet bir yoldur ki, Tanrı hepsine esenlik versin, peygamberler, o yoldan yürümüş, o yolu ayakları ile çiğneyip açmışlardır. O yolun sağında Cebir çölü vardır. Kul, orada kendisinde ihtiyar görmez, emir ve nehyi inkâr edip tevile sapar. Halbuki emir ve nehyin inkârından, emre uyanların yeri olan cennetle, uymayanların durağı ve cezası olan cehennemi inkâr etmek çıkar. Artık iş nereye varır? Ben söylemeyeyim, akıllıya bir işaret yeter. Yine o yolun solunda da Kader çölü vardır. Buraya sapan da yaratıcının kudretini, halkın kudretinin mağlûbu bilir. Bundan da öyle fesatlar meydana gelir ki o Cebrî Mecusi onları sayıp dökmüştür.
  • جواب گفتن مومن سنی کافر جبری را و در اثبات اختیار بنده دلیل گفتن سنت راهی باشد کوفته‌ی اقدام انبیا علیهم‌ السلام بر یمین آن راه بیابان جبر کی خود را اختیار نبیند و امر و نهی را منکر شود و تاویل کند و از منکر شدن امر و نهی لازم آید انکار بهشت کی جزای مطیعان امرست و دوزخ جزای مخالفان امر و دیگر نگویم بچه انجامد کی العاقل تکفیه الاشاره و بر یسار آن راه بیابان قدرست کی قدرت خالق را مغلوب قدرت خلق داند و از آن آن فسادها زاید کی آن مغ جبری بر می‌شمرد
  • Müslüman dedi ki: Ey Cebrî, sözümü dinle, Kendi düşünceni bildirdin, söyleyeceklerini söyledin. Şimdi cevap veriyorum, bana kulak ver.
  • گفت مؤمن بشنو ای جبری خطاب  ** آن خود گفتی نک آوردم جواب 
  • A satranç oynayan, kendi oyununu gördün. Şimdi de uzun uzadıya hasmının oyununu gör.
  • بازی خود دیدی ای شطرنج‌باز  ** بازی خصمت ببین پهن و دراز 
  • Kendi özür defterini okudun. Sünni'nin defterini de oku, ne diye öyle kalakaldın? 2965
  • نامه‌ی عذر خودت بر خواندی  ** نامه‌ی سنی بخوان چه ماندی 
  • Kaza ve kader hususunda cebrice ince sözler söyledin. Şimdi macerayı dinle de onun sırrını benden duy.
  • نکته گفتی جبریانه در قضا  ** سر آن بشنو ز من در ماجرا 
  • Şüphe yok ki bizim bir ihtiyarımız vardır. Duyguyu inkâr edemezsin, bu meydandadır.
  • اختیاری هست ما را بی‌گمان  ** حس را منکر نتانی شد عیان 
  • Kimse taşa gel buraya demez. Kimse bir toprak parçasından vefa ummaz. -
  • سنگ را هرگز بگوید کس بیا  ** از کلوخی کس کجا جوید وفا 
  • Kimse adama hadi uç demediği gibi köre de gel, beni gör diye bir teklifte bulunmaz.
  • آدمی را کس نگوید هین بپر  ** یا بیا ای کور تو در من نگر 
  • Tanrı, "Köre teklif yok" dedi. Hiç güçlükleri açan Tanrı, kimseyi güce sokar mı? 2970
  • گفت یزدان ما علی الاعمی حرج  ** کی نهد بر کس حرج رب الفرج 
  • Kimse taşa geç geldin, yahut sopaya neden bana vurdun demez.
  • کس نگوید سنگ را دیر آمدی  ** یا که چوبا تو چرا بر من زدی 
  • Mecbur olandan böyle şeyler aranmayacağı gibi özürlüye de kimse bu çeşit sözler söylemez, vurup dövmez.
  • این چنین واجستها مجبور را  ** کس بگوید یا زند معذور را 
  • Ey yeni, yakası temiz kişi, emir, nehiy, öfke, lütuf ve azarlama, ancak ihtiyacı olanadır.
  • امر و نهی و خشم و تشریف و عتاب  ** نیست جز مختار را ای پاک‌جیب 
  • Zulümde de ihtiyarımız vardır, sitemde de. Ben, bu Şeytanla nefisten bunu kastettim.
  • اختیاری هست در ظلم و ستم  ** من ازین شیطان و نفس این خواستم 
  • İhtiyar, senin içindedir. O, bir Yusuf görmedikçe elini uzatamaz. 2975
  • اختیار اندر درونت ساکنست  ** تا ندید او یوسفی کف را نخست 
  • İhtiyar ve dilek, nefistedir. Dilediği şeyin yüzünü görür de ondan sonra kol kanad açar.
  • اختیار و داعیه در نفس بود  ** روش دید آنگه پر و بالی گشود 
  • Köpek uyumuş ama ihtiyarı kayboldu sanma. İşkembeyi gördü mü kuyruğunu sallamaya başlar.
  • سگ بخفته اختیارش گشته گم  ** چون شکنبه دید جنبانید دم 
  • At da arpa gördü mü kişnemeye koyulur; kedi de etin oynadığını görünce miyavlamaya başlar.
  • اسپ هم حو حو کند چون دید جو  ** چون بجنبد گوشت گربه کرد مو 
  • İhtiyarın harekete gelmesine sebep görüştür, ateşten kıvılcım çıkaranın körük olduğu gibi.
  • دیدن آمد جنبش آن اختیار  ** هم‌چو نفخی ز آتش انگیزد شرار