English    Türkçe    فارسی   

1
1079-1088

  • تا هوا تازه ست ایمان تازه نیست ** کاین هوا جز قفل آن دروازه نیست‌‌
  • Heva ve heves tazelenip durdukça iman taze değildir. Çünkü heva, iman kapısının kilididir.
  • کرده‌‌ای تاویل حرف بکر را ** خویش را تاویل کن نی ذکر را 1080
  • Bakir sözü tevil etmişsin; sen kendini tevil et, Kur’an’ı değil.
  • بر هوا تاویل قرآن می‌‌کنی ** پست و کژ شد از تو معنی سنی‌‌
  • İsteğine göre Kur’an’ı tevil ediyorsun. Yüce mana, senin tevilinden aşağılandı, aykırı bir şekle girdi!
  • زیافت تاویل رکیک مگس‌‌
  • Sineğin gevşek tevilinin değersizliği
  • آن مگس بر برگ کاه و بول خر ** همچو کشتی‌‌بان همی‌‌افراشت سر
  • O sinek eşek sidiği birikintisindeki saman çöpünün üstünde gemi kaptanı gibi baş kaldırıp,
  • گفت من دریا و کشتی خوانده‌‌ام ** مدتی در فکر آن می‌‌مانده‌‌ام‌‌
  • “Ben, deniz ve gemi hikâyesini okumuş, bir zaman bunu düşünmüştüm.
  • اینک این دریا و این کشتی و من ** مرد کشتیبان و اهل و رایزن‌‌
  • İşte şu deniz, şu gemi, ben de ehliyefli, rey ve tedbir sahibi bir kaptanın” dedi.
  • بر سر دریا همی‌‌راند او عمد ** می‌‌نمودش آن قدر بیرون ز حد 1085
  • Deniz üstünde salını sürüp durmaktaydı. O kadarcık bir su ona haddinden fazla göründü.
  • بود بی‌‌حد آن چمین نسبت بدو ** آن نظر که بیند آن را راست کو
  • O sidik, sineğe göre hudutsuzdu. Sinekte, onu olduğu gibi görecek göz nerede?
  • عالمش چندان بود کش بینش است ** چشم چندین بحر هم چندینش است‌‌
  • Onun âlemi kendi görüşüne göre olur. Gözü, bu kadardır, denizi de ona göre!
  • صاحب تاویل باطل چون مگس ** وهم او بول خر و تصویر خس‌‌
  • Bâtıl tevilci, sinek gibidir. Vehmi eşek sidiği, tevil ve tasavvuru saman çöpüdür.