English    Türkçe    فارسی   

1
1483-1492

  • ناطقی یا حرف بیند یا غرض ** کی شود یک دم محیط دو عرض‌‌
  • Söz söyleyen kimse, ya harfleri görür yahut manayı. Bir anda her ikisini birden nasıl görebilir?
  • گر به معنی رفت شد غافل ز حرف ** پیش و پس یک دم نبیند هیچ طرف‌‌
  • İnsan, konuşurken manayı düşünür, onu kastederse harflerden gafildir. Hiçbir göz, bir anda hem önünü, hem ardını göremez.
  • آن زمان که پیش بینی آن زمان ** تو پس خود کی ببینی این بدان‌‌ 1485
  • Şunu iyice bil! Önünü gördüğün zaman ardını nasıl görebilirsin?
  • چون محیط حرف و معنی نیست جان ** چون بود جان خالق این هر دوان‌‌
  • Mademki can, harfi ve manayı bir anda ihata edemez, nasıl olur da hem işi yapar, hem o iş yapma kudretini yaratır?
  • حق محیط جمله آمد ای پسر ** وا ندارد کارش از کار دگر
  • Ey oğul! Tanrı, her şeye muhittir. Bir işi yapması, o anda diğer bir işi yapmasına mâni olamaz.
  • گفت شیطان که بما أغویتنی ** کرد فعل خود نهان دیو دنی‌‌
  • Şeytan, “Bima ağveytenî ” dedi; o alçak ifrit, kendi fi’lini gizledi.
  • گفت آدم که ظلمنا نفسنا ** او ز فعل حق نبد غافل چو ما
  • Âdem ise “Zalemna enfüsena” dedi; bizim gibi Hakk’ın fiilinden gafil değildi;
  • در گنه او از ادب پنهانش کرد ** ز آن گنه بر خود زدن او بر بخورد 1490
  • Günah ettiği halde edebe riayet ederek Tanrı’ya isnat etmedi. Tanrı’nın halk ettiğini gizledi. O suçu kendine atfettiğinden ihsana nail oldu.
  • بعد توبه گفتش ای آدم نه من ** آفریدم در تو آن جرم و محن‌‌
  • Âdem, tövbe ettikten sonra Tanrı, “Ey Âdem! O suçu, o mihnetleri, sen de ben yaratmadım mı?”
  • نه که تقدیر و قضای من بد آن ** چون به وقت عذر کردی آن نهان‌‌
  • O benim takdirim, benim kazam değil miydi; özür getirirken niye onu gizledin?” dedi.