English    Türkçe    فارسی   

1
1580-1589

  • هر دمی او را یکی معراج خاص ** بر سر تاجش نهد صد تاج خاص‌‌ 1580
  • Öyle kişiye her nefeste hususi miraç vardır. Tanrı, onun tacının üstüne yüzlerce hususi taç koyar.
  • صورتش بر خاک و جان بر لامکان ** لامکانی فوق وهم سالکان‌‌
  • Cismi topraktadır, Canı Lâmekân Âleminde, O Lâmekân Âlemi, saliklerin vehimlerinden üstündür. (vehimlere sığmaz.)
  • لامکانی نه که در فهم آیدت ** هر دمی در وی خیالی زایدت‌‌
  • O Lâmekân Âlemi, vehmine gelen bir âlem olmadığı gibi hayaline de doğmaz. (ne idrak edebilirsin, ne tahayyül !)
  • بل مکان و لامکان در حکم او ** همچو در حکم بهشتی چارجو
  • Cennetteki ırmak, nasıl cennettekilerin hükmüne tâbi ise mekân âlemiyle Lâmekân Âlemi de, o âlemin hükmüne tâbidir.
  • شرح این کوته کن و رخ زین بتاب ** دم مزن و الله اعلم بالصواب‌‌
  • Bu ilâhî akıl kuşlarına ait olan bahsi kısa kes, bu sözden yüzünü çevir, sükût et! Doğrusunu, Tanrı daha iyi bilir.
  • باز می‌‌گردیم ما ای دوستان ** سوی مرغ و تاجر و هندوستان‌‌ 1585
  • Dostlar biz yine kuş, tacir ve Hindistan hikâyesine dönelim:
  • مرد بازرگان پذیرفت این پیام ** کاو رساند سوی جنس از وی سلام‌‌
  • Tacir, Hindistan’daki dudulara, dudusundan selam götürmeyi kabul etti.
  • دیدن خواجه طوطیان هندوستان را در دشت و پیغام رسانیدن از آن طوطی‌‌
  • Tâcirin, kırda Hindistan dudularını görüp onlara dudusundan haber götürmesi
  • چون که تا اقصای هندوستان رسید ** در بیابان طوطی چندی بدید
  • Hindistan uçlarına varınca kırda birkaç dudu gördü.
  • مرکب استانید پس آواز داد ** آن سلام و آن امانت باز داد
  • Atını durdurup seslendi, dudunun selâmını ve kendisine emanet ettiği sözleri söyledi.
  • طوطیی ز آن طوطیان لرزید بس ** اوفتاد و مرد و بگسستش نفس‌‌
  • O dudulardan birisi, bir hayli titredi ve düşüp öldü, nefesi kesildi.