English    Türkçe    فارسی   

1
1830-1839

  • گفت طوطی کاو به فعلم پند داد ** که رها کن لطف آواز و وداد 1830
  • Dudu dedi ki: “O, hareketiyle bana nasihat etti; “Güzelliği, söz söylemeyi ve neşeyi bırak;
  • ز آن که آوازت ترا در بند کرد ** خویشتن مرده پی این پند کرد
  • Çünkü söz söylemen seni hapse tıktı” dedi. Bu nasihati vermek için kendisini ölü gösterdi.
  • یعنی ای مطرب شده با عام و خاص ** مرده شو چون من که تا یابی خلاص‌‌
  • Yani “Ey avama karşı da, havassa karşı da nağme ve terennümde bulunan! Benim gibi öl ki kurtulasın.
  • دانه باشی مرغکانت بر چنند ** غنچه باشی کودکانت بر کنند
  • Tane gibi olursan seni kuşcağızlar toparlar, gonca gibi olursan da çocuklar yolarlar. (T.M. 1830)
  • دانه پنهان کن بکلی دام شو ** غنچه پنهان کن گیاه بام شو
  • Taneni sakla, tamamıyla tuzak görün; goncanı gizle, damda bitmiş ot gibi ol. (T.M. 1831)
  • هر که داد او حسن خود را در مزاد ** صد قضای بد سوی او رو نهاد 1835
  • Kim güzelliğini mezada çıkarırsa ona yüzlerce kötü kaza yüz gösterir.
  • چشمها و خشمها و رشکها ** بر سرش ریزد چو آب از مشکها
  • Düşmanların kem gözleri, kin ve gayızları, hasetleri; kovalardan su boşalır gibi başına boşalır.
  • دشمنان او را ز غیرت می‌‌درند ** دوستان هم روزگارش می‌‌برند
  • Düşmanlar kıskançlıklarından onu parça parça ederler; dostlar da ömrünü heva ve hevesle zayi eder, geçirirler.
  • آن که غافل بود از کشت بهار ** او چه داند قیمت این روزگار
  • Bahar zamanı, ekin ekmekten gafil kişi, bu zamanın kıymetini ne bilsin!
  • در پناه لطف حق باید گریخت ** کاو هزاران لطف بر ارواح ریخت‌‌
  • Tanrı lütfunun himayesine sığınman gerektir. Çünkü Tanrı, ruhlara yüzlerce lütuflar döktü.