English    Türkçe    فارسی   

1
2148-2157

  • تا به ناموس مسلمانی زی‌‌اند ** در تسلس تا ندانی که کی‌‌اند
  • Bu suretle müslümanlık ediyle anılarak yaşamak, kim olduklarını, ne inanışta bulunduklarını sana bildirmemek istemişlerdir.
  • همچو قلابان بر آن نقد تباه ** نقره می‌‌مالند و نام پادشاه‌‌
  • Kalpazanlar, kalp paraya nasıl gümüş sürerler ve üstüne padişahın adını kazırlarsa,
  • ظاهر الفاظشان توحید و شرع ** باطن آن همچو در نان تخم صرع‌‌ 2150
  • Onları sözlerinin dış yüzü de tevhit ve şeriattir; fakat iç yüzü, ekmekteki delice tohumuna benzer.
  • فلسفی را زهره نی تا دم زند ** دم زند دین حقش بر هم زند
  • Felsefecinin, dini inkâra, yahut din ehliyle mübahaseye kudreti yoktur. Böyle bir şeye girişirse Hak din, onu mahveder.
  • دست و پای او جماد و جان او ** هر چه گوید آن دو در فرمان او
  • Onun eli, ayağı cansızdır. Canı ne derse ikisi de fermanına uyar, dediğini yapar.
  • با زبان گر چه که تهمت می‌‌نهند ** دست و پاهاشان گواهی می‌‌دهند
  • Felsefeciler, dilleriyle cansız şeylerin hareketini, seslenmesini inkâr ederlerse de elleriyle ayakları, bunun imkânına şehadet edip durur.
  • اظهار معجزه‌‌ی پیغامبر علیه السلام به سخن آمدن سنگ ریزه در دست ابو جهل و گواهی دادن سنگ ریزه بر حقیقت محمد علیه الصلاة و السلام‌‌
  • Peygamber Aleyhisselâm’ın mucizesi, Ebucehil Aleyhillâne’nin elinde taş parçalarının dile gelerek Muhammed Sallâllahu Aleyhi Vesellem’in doğruluğuna şehadet etmeleri
  • سنگها اندر کف بو جهل بود ** گفت ای احمد بگو این چیست زود
  • Ebucehl’in elinde taş parçaları vardı. Dedi ki: “Ey Ahmed, şu avucumdaki nedir? Çabuk söyle!
  • گر رسولی چیست در مشتم نهان ** چون خبر داری ز راز آسمان‌‌ 2155
  • Mademki göklerin sırlarına vâkıfsın, peygambersen avucumda ne saklı?”
  • گفت چون خواهی بگویم کان چهاست ** یا بگویند آن که ما حقیم و راست‌‌
  • Peygamber “Onlar nedir, ben mi söyleyeyim; yoksa onlar mı doğru olduğumuzu söylesin, bizi tasdik etsinler; hangisini istersin? Dedi.
  • گفت بو جهل این دوم نادرتر است ** گفت آری حق از آن قادرتر است‌‌
  • Ebucehil “Bu ikincisi daha garip” deyince Peygamber dedi ki: “Evet, Tanrı ondan daha ilerisine de kadirdir.”