English    Türkçe    فارسی   

1
2678-2687

  • حق آن کف حق آن دریای صاف ** که امتحانی نیست این گفت و نه لاف‌‌
  • İşte o köpük hakkı için, o sâf deniz hakkı için bu söz bir sınama, bir lâf değil.
  • از سر مهر و صفاء است و خضوع ** حق آن کس که بدو دارم رجوع‌‌
  • Sevgiden, vefadan, boyun büküp teslim olmadan ileri gelmiştir. Huzuruna varacağım Tanrı hakkı için.
  • گر به پیشت امتحان است این هوس ** امتحان را امتحان کن یک نفس‌‌ 2680
  • Bu hevesim, sence sınamadan ibaretse bu sınamamı sına.
  • سر مپوشان تا پدید آید سرم ** امر کن تو هر چه بر وی قادرم‌‌
  • Sırrını saklama ki sırrım meydana çıksın. Elimden geleni; gücümün yettiğini buyur!
  • دل مپوشان تا پدید آید دلم ** تا قبول آرم هر آن چه قابلم‌‌
  • Gönlündekini benden gizleme de benim gönlümdeki de ortaya çıksın bu suretle ne yapabileceksem kabul edeyim.
  • چون کنم در دست من چه چاره است ** در نگر تا جان من چه کاره است‌‌
  • Fakat nasıl edeyim; elimde ne çare var? Bir bak hele, canım ne işe yarar ki?
  • تعیین کردن زن طریق طلب روزی کدخدای خود را و قبول کردن او
  • Kadının kocasına rızık isteme yolunu göstermesi, onun da kabul etmesi
  • گفت زن یک آفتابی تافته ست ** عالمی زو روشنایی یافته ست‌‌
  • Kadın dedi ki:”Bir güneş doğmuş, bütün cihan ondan aydınlanmıştır.
  • نایب رحمان خلیفه‌‌ی کردگار ** شهر بغداد است از وی چون بهار 2685
  • O Tanrı vekili, Tanrı halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.
  • گر بپیوندی بدان شه شه شوی ** سوی هر ادبار تا کی می‌‌روی‌‌
  • O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
  • همنشینی مقبلان چون کیمیاست ** چون نظرشان کیمیایی خود کجاست‌‌
  • İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?