English    Türkçe    فارسی   

1
2890-2899

  • تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن‌‌ 2890
  • Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.
  • ذات زرش ذات ربانیت است ** نقش بت بر نقد زر عاریت است‌‌
  • O putun hakikati, yani altın; Tanrı’nın bir ihsanıdır. Sonradan put şekline sokulmuştur. Altın, Tanrı ihsanı olup altınlık nasıl bu ihsan için âriyet bir suretse put şekli de altın için ârızi bir surettir.
  • بهر کیکی تو گلیمی را مسوز ** وز صداع هر مگس مگذار روز
  • Bir pire için yepyeni kilimi yakma. Sineğin verdiği baş ağrısı yüzünden gününü zayi etme.
  • بت پرستی چون بمانی در صور ** صورتش بگذار و در معنی نگر
  • Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, mânaya bak.
  • مرد حجی همره حاجی طلب ** خواه هندو خواه ترک و یا عرب‌‌
  • Hacca gidersen hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap.
  • منگر اندر نقش و اندر رنگ او ** بنگر اندر عزم و در آهنگ او 2895
  • Onun şekline rengine bakma; azmine ve maksadına bak.
  • گر سیاه است او هم آهنگ تو است ** تو سپیدش خوان که هم رنگ تو است‌‌
  • Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.
  • این حکایت گفته شد زیر و زبر ** همچو فکر عاشقان بی‌‌پا و سر
  • Bu hikâye parça buçuk söylendi (araya sözler karıştı, başka hikâyeler girdi.) Âşıkların işi gibi başsız, ayaksız nakledildi.
  • سر ندارد چون ز ازل بوده ست پیش ** پا ندارد با ابد بوده ست خویش‌‌
  • Fakat hakikatte başı yoktur, ezel gibi evveline evvel bulunmaz. Sonu da yok. Ebedle eş!
  • بلکه چون آب است هر قطره از آن ** هم سر است و پا و هم بی‌‌هردوان‌‌
  • Hattâ su gibidir; her katrası hem baştır, hem ayak… Hem de başsız, ayaksız koşup gider.