English    Türkçe    فارسی   

1
3083-3092

  • آن یکی کرباس را در آب زد ** و آن دگر همباز خشکش می‌‌کند
  • Birisi bezi suya sokar, öbür arkadaşı kurutur.
  • باز او آن خشک را تر می‌‌کند ** گوییا ز استیزه ضد بر می‌‌تند
  • Sonra yine öteki ıslatır. Sanki birbirlerine aykırı iş görürler.
  • لیک این دو ضد استیزه نما ** یکدل و یک کار باشد در رضا 3085
  • Fakat, ey genç! Görünüşte birbirlerinin zıddına iş görür gibi olan bu iki arkadaşın gönülleri de birdir, yaptıkları iş de.
  • هر نبی و هر ولی را مسلکی است ** لیک تا حق می‌‌برد جمله یکی است‌‌
  • Her Peygamberin, her velînin bir mesleği vardır. Fakat değil mi ki hepsi halkı Hak’ka ulaştırıyor, birdir.
  • چون که جمع مستمع را خواب برد ** سنگهای آسیا را آب برد
  • Dinleyenler, onların sözlerinden uykuya daldılar mı... Değirmenin taşlarını su götürdü demektir.
  • رفتن این آب فوق آسیاست ** رفتنش در آسیا بهر شماست‌‌
  • Bu suyun akışı, değirmen için değildir, değirmene sizin için gitmektedir.
  • چون شما را حاجت طاحون نماند ** آب را در جوی اصلی باز راند
  • Fakat değirmene ihtiyacınız kalmadığı için değirmenci, suyu yatağına koyuverdi, asıl dereye akıttı.
  • ناطقه سوی دهان تعلیم راست ** ور نه خود آن نطق را جویی جداست‌‌ 3090
  • Söz söyleme kudreti, öğretmek için ağza gelir; yoksa o sözün ayrı bir mecrası vardır.
  • می‌‌رود بی‌‌بانگ و بی‌‌تکرارها ** تحتها الأنهار تا گلزارها
  • Sessizce, akışı tekerrür etmeksizin, bir akan cüz’ü bir daha akmaksızın ta... altında nehirler akan gül bahçelerine kadar akıp gider.
  • ای خدا جان را تو بنما آن مقام ** کاندر او بی‌‌حرف می‌‌روید کلام‌‌
  • Tanrı, harfsiz söz beliren o makamı, canımıza sen göster.