English    Türkçe    فارسی   

1
3166-3175

  • بار دیگر کوفتندش ز آسیا ** قیمتش افزود و نان شد جان فزا
  • Ondan sonra değirmende öğüttüler, değeri arttı, cana can katan gıda oldu.
  • باز نان را زیر دندان کوفتند ** گشت عقل و جان و فهم هوشمند
  • Sonra ekmeği bir kere daha diş altında ezdiler; akıllı kişiye akıl ve idrâk oldu.
  • باز آن جان چون که محو عشق گشت ** يعجب الزراع آمد بعد کشت‌‌
  • Daha sonra da o can, aşkta mahvoldu da Hak yolunda ekildikten sonra mahsûl verdi, ekincileri hayrete düşürdü.
  • این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا که با یوسف چه گفت آن نیک مرد
  • Bu sözün sonu gelmez. Sen, o iyi adamın Yusuf’a ne dediğini anlatmaya başla.
  • بعد قصه گفتنش گفت ای فلان ** هین چه آوردی تو ما را ارمغان‌‌ 3170
  • Yusuf, başından geçenleri anlattıktan sonra “ Eh...bize ne armağan getirdin, bakalım?” dedi.
  • بر در یاران تهی دست ای فتی ** هست چون بی‌‌گندمی در آسیا
  • Ey ulu kişi! Dostları görmeye eli boş gitmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer.
  • حق تعالی خلق را گوید به حشر ** ارمغان کو از برای روز نشر
  • Ulu Tanrı bile mahşer günü, halka “ Kıyamet günü için armağanın nerede;
  • جئتمونا و فرادی بی‌‌نوا ** هم بدان سان که خلقناکم کذا
  • Bize yapayalnız, azıksız, âdeta sizi yarattığımız gibi geldiniz.
  • هین چه آوردید دست آویز را ** ارمغانی روز رستاخیز را
  • Kendinize gelin! Kıyamet günü için ne hediyeniz var, ne getirdiniz?
  • یا امید باز گشتنتان نبود ** وعده‌‌ی امروز باطلتان نمود 3175
  • Yoksa tekrar dönüp geleceğinizi ummuyor muydunuz, size bugünün vâdesi bâtıl mı göründü ki? der.