English    Türkçe    فارسی   

1
3517-3526

  • چون بزاید در جهان جان و جود ** پس نماند اختلاف بیض و سود
  • Vücudun canı, ahiret âlemine doğunca artık beyaz, kara ihtilafı kalmaz.
  • گر بود زنگی برندش زنگیان ** روم را رومی برد هم از میان‌‌
  • Kara ise Zenciler alıp götürürler, beyazsa kendi cinslerinden olan bu çocuğu, beyazlar alıp götürürler.
  • تا نزاد او مشکلات عالم است ** آن که نازاده شناسد او کم است‌‌
  • Fakat doğmadıkça anlamak, âlemdeki müşkül işlerdendir. Çünkü henüz doğmamış çocuğun nasıl olduğunu bilen azdır.
  • او مگر ینظر بنور الله بود ** کاندرون پوست او را ره بود 3520
  • Bunu anlayan kişi, ancak Tanrı nuruyla bakıp gören kişidir. Böyle olan zat, bâtına da nüfuz edebilir.
  • اصل آب نطفه اسپید است و خوش ** لیک عکس جان رومی و حبش‌‌
  • Nutfenin aslı beyaz renkli ve hoştur. Fakat beyaz kişinin canının aksi;
  • می‌‌دهد رنگ احسن التقویم را ** تا به اسفل می‌‌برد این نیم را
  • Nutfeye renk verir, onu en güzel şekle sokar; kara kişinin canının aksi de bir kısım halkı, en aşağılık bir renge, en bayağı bir şekle sürer, götürür.
  • این سخن پایان ندارد باز ران ** تا نمانیم از قطار کاروان‌‌
  • Bu söze nihayet yoktur. Sen yine atını sür de biz kervandan geri kalmayalım.
  • یوم تبیض و تسود وجوه ** ترک و هندو شهره گردد ز آن گروه‌‌
  • Bir gün her zümrenin önünde, saman çöpü müsün , dağ mı. Hindu musun, Türk mü? Meydana çıkar.
  • در رحم پیدا نباشد هند و ترک ** چون که زاید بیندش زار و سترگ‌‌ 3525
  • Hindu ile Türk, ana karnında belli olmaz. Fakat doğunca zayıf mı kuvvetli mi... herkes görür anlar.
  • جمله را چون روز رستاخیز من ** فاش می‌‌بینم عیان از مرد و زن‌‌
  • Zeyd “ Ben halkı, kadın, erkek... Herkesi, kıyamet günündeymiş gibi apaçık görüyorum.