English    Türkçe    فارسی   

1
3535-3544

  • دوزخ و جنات و برزخ در میان ** پیش چشم کافران آرم عیان‌‌ 3535
  • Cehennemi, cennetleri, ikisinin arasındaki A’raf’ı apaçık olarak kâfirlerin gözlerinin önlerine getireyim.
  • وانمایم حوض کوثر را به جوش ** کآب بر روشان زند بانگش به گوش‌‌
  • Kevser Havuzunun çoşmakta olduğunu... suyunun, cennetliklerin yüzlerine vurmakta. “İç, İç!” diye seslenmekte ve bu sesin de kulaklarına gelmekte bulunduğunu...
  • و آن کسان که تشنه بر گردش دوان ** گشته‌‌اند این دم نمایم من عیان‌‌
  • Susuzların, havuzun etrafında koşup durduklarını apaçık göstereyim.
  • می‌‌بساید دوششان بر دوش من ** نعره‌‌هاشان می‌‌رسد در گوش من‌‌
  • Onların omuzları omuzlarıma sürünmekte, naraları kulağıma gelmekte.
  • اهل جنت پیش چشمم ز اختیار ** در کشیده یکدگر را در کنار
  • İşte gözümün önünde... Cennet ehli, dilekleriyle birbirlerini kucaklamışlar;
  • دست همدیگر زیارت می‌‌کنند ** از لبان هم بوسه غارت می‌‌کنند 3540
  • Birbirlerinin ellerini ziyaret ediyor, musafahada bulunuyorlar, dudaklarından buseler yağmalıyorlar.
  • کر شد این گوشم ز بانگ آه آه ** از خسان و نعره‌‌ی وا حسرتاه‌‌
  • Aşağılık kişilerin hasret naralarından, “ ah, ah” diye bağrışmalarından kulağım sağır oldu.
  • این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک می‌‌ترسم ز آزار رسول‌‌
  • Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
  • همچنین می‌‌گفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب‌‌
  • Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.
  • گفت هین در کش که اسبت گرم شد ** عکس حق لا يستحيی زد شرم شد
  • Dedi ki: “ Kendine gel, atın pek hızlı gidiyor, yuları çek. “Tanrı haya etmez” hükmünün aksi vurdu, utanma ortadan kalktı.