English    Türkçe    فارسی   

1
3762-3771

  • ماه بی‌‌گفتن چو باشد رهنما ** چون بگوید شد ضیا اندر ضیا
  • Ay, söylemeksizin yol gösterirse, söyleyince ne yapmaz, dünyayı ışığa boğar!
  • چون تو بابی آن مدینه‌‌ی علم را ** چون شعاعی آفتاب حلم را
  • Madem ki sen ilim şehrine kapısın, mademki sen hilim güneşine şûlesin;
  • باز باش ای باب بر جویای باب ** تا رسد از تو قشور اندر لباب‌‌
  • Ey kapı, kapı arayanlara açıl ki kabuklar içlensin (zâhir ehli, hakikate erişsin)!
  • باز باش ای باب رحمت تا ابد ** بارگاه ما له کفوا أحد 3765
  • Ey rahmet kapısı, ey eşi, naziri olmayan Tanrı dergâhı, ebede kadar açık kal!”
  • هر هوا و ذره‌‌ای خود منظری است ** ناگشاده کی گود کانجا دری است‌‌
  • Her istek, her zerre bir penceredir, fakat kör gönül nasıl olur da “Orada bir kapı vardır” der.
  • تا بنگشاید دزی را دیدبان ** در درون هرگز نجنبد این گمان‌‌
  • Gözcü, bir kapı açmadıkça gönle, orada kapı olmak ihtimali bile gelmez.
  • چون گشاده شد دزی حیران شود ** مرغ اومید و طمع پران شود
  • Fakat bir kapı açıldı mı, şaşırır. Tamah ümidinin kuşu uçup gider.
  • غافلی ناگه به ویران گنج یافت ** سوی هر ویران از آن پس می‌‌شتافت‌‌
  • Akıllı bir kişi, bir viranede ansızın define buldu, onun için her viraneye koşuyor.
  • تا ز درویشی نیابی تو گهر ** کی گهر جویی ز درویشی دگر 3770
  • Sen, yoklukta bir inci bulamadıysan gayri orada ne diye inci arıyorsun?
  • سالها گر ظن دود با پای خویش ** نگذرد ز اشکاف بینیهای خویش‌‌
  • Zan, yıllarca kendi ayağıyla koşsa burnunun direğinden ileriye geçemez (olduğu yerde sayar, durur).